16 Ekim 2009 Cuma

AÇILIMLAR SAÇMALIĞI

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler
Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Kürt Açılımı, Demokratik Açılım derken; bir de Ermeni Açılımı çıktı karşımıza. Yoksa bunların hepsi bir paket de, gündeme taksit taksit mi taşıyorlar…?
Orasını bilemem. Ama bir şeylerin tezgahlandığı ortada. Planlamanın da yurtdışında yapıldığına inanıyorum.
Obama Ankara’ya geldi ve Amerika’da her yıl Nisan ayındaki gerginliği gerekçe göstererek, üstü örtülü bir vaziyette ifadelerle, komşularla olan sorunların bir an evvel çözüme kavuşturulması vs gibi laflarla söyleyeceğini söyledi ve gitti.
Bizdeki bir kısım şaşkınlar da arkasından methiyeler döktürdü. Yalakalıkta sınır tanımaz ifadeleri gazetelerin baş sayfalarına ve hemen her akşam televizyon ekranlarına taşıyıverdiler…

***
ERMENİSTAN AÇILIMI
Ermenistan ile Protokol imzalandı.
Yakında, sınırın karayolu çıkışı olan Alican Kapısı ile Demiryolu çıkışı Akyaka Kapısı açılır.
Protokolle daha nasıl tavizler verildi henüz bilemiyoruz. Zaman ilerledikçe gelişmeleri birlikte göreceğiz.
Uluslar arası ilişkilerde Karşılıklılık(Mütekabiliyet) esastır. Protokolün imzalanmasıyla verilen tavizlerin ileride başımıza iş açacağından endişe duyuluyor.
Adamların neleri talep edeceğini kestirmek pek zor değil. Çünkü, Doğu Anadolu Bölgemizin büyük kısmını kendi toprakları olarak görüyorlar. Buraları bir an evvel ele geçirmek arzusunda olduklarını her fırsatta dillendiriyorlar. Anayasalarında bile bu konuda maddeler var. Cumhurbaşkanlığı armalarının tam orta yerinde Ağrı Dağı’nın figürü bulunuyor.
Bu durumda; Ermenilerle olan ilişkilerde dikkatli, uyanık ve akıllı olmak zorundayız.
Ermenistan dediğinizin eti ne, budu ne ki böylesine tavizkar davranıyorsunuz? Alt tarafı 2.5 milyon nüfusa sahip, henüz tam anlamıyla devlet olma başarısını bile gösterememişler…
Sağa sola saldıran, Azerbaycanlı kardeşlerimizin toprağını işgal eden, düne kadar Türk Diplomatları acımasızca katleden, her bulduğu fırsatta, Irak’ın kuzeyinde yuvalandırılıp, barındırılması sağlanan bölücü terör örgütüne bile destek vermeyi maharet sayan bir güruh…
Efendiler!
Aklınızı başınıza alın! Tarih önündeki sorumluluğunuz büyük…!
Amerika istiyor diye; onu ver bunu yapmakla olmaz bu işler…
Komşularımızla elbette iyi ilişkiler içinde olunmalı. Ama bunun yolu yöntemi var. Cumhuriyetin kuruluşundan buyana uygulanmakta olan bir Onurlu Dış Siyasetimiz, hükümetin elinin tersiyle bir kenara itilip, ‘Ver Kurtul’ zihniyetiyle hareket etmenin mantığını anlamak mümkün değildir.
Nerede Kırmızı Çizgilerimiz, Olmazsa Olmazlarımız?
Bir yanda Azeri kardeşlerimizin içleri eziliyor, canları yanıyor, Karabağ Ermeni işgalinde ve sorun olduğu gibi duruyor; siz de bu adamlarla el sıkışıyor, protokoller imzalıyorsunuz.
Bunu Amerika istedi ve AB de sık sık gündeme getiriyor diye mi yapıyorsunuz?
Yoksa bir ihanetle mi karşı karşıyayız?
Ermenistan’da da protokole karşı olan ve bu tarz sıcak ilişkiler kurulmasına karşı olan bir kısım insanlar var. Tepkilerini de oldukça sert bir şekilde gösteriyorlar.
Gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Sarkisyan, ülkesindeki tansiyonu düşürmek amacıyla yaptığı zehir-zemberek bir açıklamada; protokolün imzalanmış olmasının özellikle, ‘Türkler tarafından, Ermeni vatandaşların geçmişte katledilmiş olması gerçeğini değiştirmeyeceğini… Ermenilerin, söz konusu olayı unutulmasının mümkün olmadığını…’ altını çizerek ve defalarca belirtti.
Açıklamanın ardından kısa bir süre sonra da; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün resmi davetlisi olarak, Bursa’ya Türkiye-Ermenistan milli maçını izlemeye geldi. Her iki cumhurbaşkanı sarmaş-dolaş maç seyrettiler, yemek yediler, sohbet ettiler vs…
Abdullah Gül, Ermenistanlı konuğunu ağırlamaktan mutluydu. En azından ekranlardan öyle görünüyordu. Çünkü, kendisi de, Erivan’a maç izlemeye gitmiş, aynı ilgiyle karşılanmış ve ağırlanmıştı.

***
ABDULLAH GÜL’ÜN AÇIKLAMASI
Bu noktada biraz durup, Abdullah Gül’ün, bundan 16 yıl kadar önce ve Refah Partisi’nin bir milletvekili olarak, Meclis kürsüsünden, Demirel Hükümeti’ni muhatap alarak yaptığı konuşmayı, bir kez daha burada aktarmayı gerekli görüyorum. Bu konuşma metni, bugünlerde bir kısım gazetelerin köşe yazarları tarafından sıkça yazıldı. Ayrıca internet ortamında da oldukça yoğun bir şekilde dolaşmakta…
Bakın, Abdullah Gül 1993 yılında neler söylüyor:
Hükümet, bu politikasıyla, geleceğimizi gerçekten ipotek altına almıştır ve öyle ipotek altına almıştır ki, Ermenistan Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanının cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir… Sizin nasıl bir uzlaşmacı olduğunuzu, Türkiye’nin menfaatleri söz konusu olduğunda, sizin şahin gibi davranmayacağınızı ve yüzünüzün de ne kadar yumuşak olduğunu bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiye’ye gelmiştir.
Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek ve onlar katledilirken, -Bunun müsebbibi Türkiye’dir- diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken, -Avrupa’nın haritaları bellidir, yerine oturmuştur; fakat Ortadoğu’nun, Asya’nın haritaları nihai şeklini almamıştır- diye açıklamalar yapacak; Kars’ın, Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün bunlardan sonra o adam Türkiye’ye gelecek ve siz de elini sıkacaksınız!...

Böyle konuşmuş olan Abdullah Gül ile bugün görüldüğü gibi davranan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün aynı şahıslar olduğuna inanmanın ne kadar mümkün olabileceğini siz değerli dostların takdirine bırakmak istiyorum…

***
Özellikle son gelişmeler baş döndürücü nitelikte seyrediyor.
Dün ‘Ak’ dediklerine, bugün rahatlıkla ‘Kara’ diyebiliyorlar.
Protokolün imzalanmış olmasının Türkiye Cumhuriyeti’ne bir yarar sağlamayacağı açıktır. Ancak, bu, Ermenistan için, ölüm döşeğindeki hastaya, onu iyileştirip, ayağa kaldırabilecek mucizevi ilacı vermek demektir.
Adamları Batı’ya açıyor ve entegre ediyorsunuz. Azeri kardeşlerimize yaptıklarına karşılık, onları adeta ödüllendiriyorsunuz.
Sözü uzatmanın ve sağa sola çekiştirmenin anlamı yok. Yapılanların tamamının tek bir anlamı var. O da; Türkiye’yi yönetenlerin, Amerika tarafından oluşturulmaya çalışılan yeni Ortadoğu haritasının şekillenmesine yardımcı olduğudur.
Belki de bir bedel ödenmektedir.
Kim bilir…?
CENGİZ ÖNAL
Cumhuriyet Neferi
www.cengizonal.blogspot.com

Hiç yorum yok: