1 Mayıs 2008 Perşembe

YAŞAMDA, DİNCİ DAYATMA!

Sözde Ilımlı İslam felsefesi her koldan kabul ettirilmeye çalışılıyor. Toplumun beyni yıkanırcasına, düzenlenen her etkinliğin verdiği ağırlıklı mesaj Dinci Yaşam’ın bir an evvel kabul ettirilmesi yönünde.
Dini bir sektör haline getiren AKP ve Zihniyeti’nin iktidara taşınmasıyla, kendini daha da öne çıkaran bu Zihniyet; din üzerinden neler denemiyor ki?
Tesettürden helal gıdaya, kamuya açık alanlarda gösteriş mahiyetinde haremlik-selamlık sözde ibadet gösterilerinden, üniversite kampüslerine öğrencileri taşımak amacıyla Belediyeler tarafından tahsis edilen otobüslerin kız öğrenciler ve erkek öğrencilerin araçları olarak ayrılmasına ve bazı semtlerde ikamet edilen evlerin bile laiklerin ve antilaiklerin diye ikiye ayrılacak kadar aklınıza gelebilecek her alanda, mutlaka dinci zihniyetin sıklıkla kullanıldığını ve adeta dayatıldığını görüyoruz. Bunları yapanların, müslümanlıkla uzaktan yakından bir ilgileri yok. Olamaz da!
Dini böylesine menfaatlerine araç yapmaktan çekinmeyen ve de utanmayan bu gerici, yobaz ve Türkiye’yi ortaçağ karanlığına götürmek isteyen dinci baronlara ve Laik Cumhuriyet karşıtı düşünceye sahip olan zavallılara, ne söylense yakışabileceğini okurlarımızın takdirlerine bırakıyoruz.
‘GÖZYAŞI GECELERİ’
Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde, Bolu’da, ‘Gözyaşı Geceleri’ adlı bir etkinliğe imza atıldı. Gece esnasındaki bir sinevizyon gösterisinde, bir kız çocuğunun babası tarafından diri diri gömülerek öldürülmesi görüntüleri, herkesleri bir güzel ağlattı. Çocuklar ise, maalesef şaşkın şaşkın etraflarına bakınırken; olup/biteni anlamaya çalışıyordu.
Bolu Belediyesi, İl Müftülüğü ve Mimar Sinan Vakfı’nca düzenlenen geceye katılım oldukça yoğundu. İlköğretim çağındaki öğrencilerin de; gösteriye, oldukça fazla sayıda katıldığı gözlendi.
Şu kepazeliğe, rezilliğe ve çağdışı zihniyetin marifetlerine bakar mısınız?
Hangi çağda yaşıyoruz?
Çocuklara böylesi görüntülerin izlettirilmesine kimler izin veriyor? Bolu Valiliği olu/bitenler karşısında ne yapıyor?
Bu yapılanların, din ile ve Müslümanlıkla ne ilgisi olabilir?
Yapılan saçmalıklara hiçbir anlam yüklenemediğine göre; Yaşamda Dinci Dayatma denilmez de ne denir?
OKULDA ŞERİAT PROPAGANDASI
İzmir’de, Yüzbaşı Şerafettin İlköğretim Okulu’nda öğrencilere şeriat propagandası yaptırdığı tespit edilen öğretmen Zehra Kumbaracı hakkında soruşturma başlatıldığı öğrenildi.
Adı geçen öğretmenin, öğrencilerini türban takmaya zorladığı ve Adnan Hoca lakaplı Adnan Oktar’ın, Harun Yahya takma adıyla kaleme aldığı şeriat yanlısı kitaplarını okuttuğu belirtilmektedir.
Bununla birlikte; aynı öğretmenin Okul Yöneticileri’ne ve diğer öğretmenlere, ‘Kafirler’ ve ‘Cehennemde Yanacaksınız’ gibi sözler sarf ettiği, öğrencilerinin ise anne-babalarına, ‘Şeytan’ diye hitapta bulunduğu öğrenilmiştir.
Milli Eğitim’in getirildiği son durum maalesef budur. Ders kitaplarında Atatürk İlke ve Devrimleri’ne olabildiğince az yer verilmiş, bunların yerine hurafeye dayalı bilgilerle çocuklarımızın beyinlerinin köreltildiği bir gerçektir.
Çağdaş şartların gereği eğitim yerine, mahalle mektebi temel kültürüyle ve medrese esaslı ve daha çok hurafeye dayalı abur-cubur bilgilerin genç beyinlere yerleştirilmeye çalışıldığı, Ülkenin her yanındaki okullarda açıkça görülebilmektedir.
SPOR’DA TARİKAT BAĞLANTISI
Milli Takım’ın gözde futbolcularından ve Galatasaray Klubü’nde de başarılı bir futbol yaşamı olan Hakan Şükür’ün son açıklaması, Türk Ulusu’nun çoğunluğunu oldukça şaşırttı.
Neydi bu açıklama?
Hakan Şükür, geçmiş hafta sonunda oynanan Galatasaray ve Fenerbahçe takımları arasındaki maç için hafta içinde yapılan bir röportajında; ‘Kutlu Doğum Haftası’ndayız. O’na yani Peygamberimiz’e layık olmalıyız’ şeklinde görüşünü belirtmiştir.
Adı geçen futbolcunun, her ne kadar geçmişteki bazı davranışlarının, Fethullah Gülen cemaatiyle ilişkilendirildiği yönünde medyada haberler çıkmış olmasına karşın; Milli Takım’da yıllardır futbol oynamış birinin ağzından böyle bir açıklama duymak herkesleri yeterince üzmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘Ben sporcunun zeki, çevik, akıllı ve aynı zamanda ahlaklısını severim’ özdeyişi bile tek başına sporcularımızın, Atatürk tarafından ne denli önemsendiğinin açık bir kanıtı olarak kabul edilir. Bunun üzerinde daha fazla söz etmeye gerek var mı?
Hakan Şükür gibi bir futbolcunun, gerilimi böylesine yüksek bir maç münasebetiyle, tamamen kendisine ait olması gereken dini görüşlerini ve eğer varsa tarikat ilişkilerini, uluorta açıklamasının, yaşamın her kademesinde Dinci Dayatma’nın bir başka ayağının nasıl geliştirildiğini ispata yeter de artar bile…
Türkiye Cumhuriyeti’nin her şeyini borçlu olduğu Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lideri anmak var ve çok daha isabetli olacak iken; ortamın Laik ve Antilaik olarak bölünmeye çalışıldığı günümüzde; Laik Cumhuriyet karşıtlarının ekmeğine yağ sürme gayretlerinin, böylesi sevilen bir Milli Sporcumuza yakışmadığını düşünüyoruz.
Sebebi ne olursa olsun; spora din asla bulaştırılmamalıdır. Aslında, kişilerin dini duyguları maddi hayatının hiçbir kademesi için belirleyici unsur kabul edilmemeli. Hele tarikat bağlantıları; asla söz konusu dahi olmamalı…
TESETTÜR DEFİLESİ
Giyinme konusunda oldukça cömert davrandıkları her resim ve görüntülerinde ilk göze çarpan unsur olan bir kısım mankenlerin; Tekbir Giyim tarafından düzenlenen tesettür defilesinde, sahneye tesettür kıyafetleriyle çıkmaları işlerinin gereği olarak yorumlanır.
Ancak, bu mankenlerin, sahnede şov yaparcasına, yere diz çökerek dua etmelerine ne buyrulur?
Bu davranış bir inancın gereği ise; bu hanımların hayatlarının diğer bölümleri için neler söylenmeli?Aksi iddia ediliyorsa; yani bu dua sahnesi bir şov ise; o zaman onları kınamak bizim görevimizdir.
Çünkü, dini vecibelerimiz, sebebi ve şartları ne olursa olsun şov amaçlı kullanılamaz. Kullanılmamalı da!
Bunların haricinde, bazı yobazlar bunu da rant amaçlı kullanıyorlarsa; -ki öyle gibi geliyor- bu çok daha kötü.
Çünkü, dincilerin maskesi, zorlamaya gerek kalmadan düşmüş oluyor…
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: