Başbakan Kostas Karamanlis, yaklaşık elli yıl önce, amcası o dönemin Başbakanı Konstantin Karamanlis’in ardından, Ankara’ya resmi ziyarette bulunan ilk Yunanistan Başbakanı.
Yunanistan muhalefetince tepkiyle karşılanan bu ziyaret, Kostas Karamanlis’in kararlılığı ile gerçekleştirildi.
Konuk Başbakan Anıtkabir’e giderek Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulundu ve mozoleye çelenk koyduktan sonra Şeref Defteri’ni imzaladı. Deftere, ‘Atatürk ve Venizelos’un cesaretini gösterdik…’ diye yazan Karamanlis, bu samimi davranışıyla, Türk Halkı’nda bir nebze sempati yarattı denilebilir.
Yunanistan muhalefetince tepkiyle karşılanan bu ziyaret, Kostas Karamanlis’in kararlılığı ile gerçekleştirildi.
Konuk Başbakan Anıtkabir’e giderek Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulundu ve mozoleye çelenk koyduktan sonra Şeref Defteri’ni imzaladı. Deftere, ‘Atatürk ve Venizelos’un cesaretini gösterdik…’ diye yazan Karamanlis, bu samimi davranışıyla, Türk Halkı’nda bir nebze sempati yarattı denilebilir.
* * *
Ancak, Kostas Karamanlis’in basına verdiği demeçler arasında yer alan, ‘Ruhban Okulu açılmalı ve buraya Avrupa Pasaportu’yla gelinmeli…’ şeklindeki ifadesi saçmalığın ta kendisidir.
Ayrıca, Yunan Meclisi’nde kendisine yönelik eleştirilere cevap verirken; ‘Türk-Yunan ilişkilerinde arzu ettiğimiz düzeye gelinebilmesinin ön koşulu Kıbrıs Konusu’nun çözüme kavuşturulmasıdır’ tarzındaki söylemiyle; ‘Rum Ortadoks Patrikhanesi’nin Ekümenik olması’ ifadesi, samimi görüntüsünün altında yatan gerçek yüzünün, yani art niyetli oluşunun göstergesidir.
Bunlara ilaveten; Gazetemiz’in bu haftaki sayısının Manşet Yazısı’nda da yer aldığı ve açıklandığı üzere; Yunanistan’daki muhalefetin ve özellikle aşırı sağcı milliyetçilerin, Karamanlis’in Ankara ziyaretini yapmaması, yapacaksa bile Anıtkabir’e çıkmaması ve Atatürk’e saygı duruşunda bulunmaması gerektiğini belirtmesi, Türk İnsanı’nı düşündürmektedir. Biz biliyoruz ki; Yara, kaşıyarak iyileşmez!
Muhalif aşırı sağcı milliyetçiler, iş daha da ileriye taşıyarak, Başbakanları’nın Anıtkabir’e çıkıp, Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunmasının, İsrail Lideri’nin Hitler’in mezarına çiçek bırakmasıyla aynı anlama geleceğini dilendirmeleri saygısızlığın ve tarih bilincinden yoksunluğun ve kısacası cehaletin bir ifadesidir.
Ayrıca, Yunan Meclisi’nde kendisine yönelik eleştirilere cevap verirken; ‘Türk-Yunan ilişkilerinde arzu ettiğimiz düzeye gelinebilmesinin ön koşulu Kıbrıs Konusu’nun çözüme kavuşturulmasıdır’ tarzındaki söylemiyle; ‘Rum Ortadoks Patrikhanesi’nin Ekümenik olması’ ifadesi, samimi görüntüsünün altında yatan gerçek yüzünün, yani art niyetli oluşunun göstergesidir.
Bunlara ilaveten; Gazetemiz’in bu haftaki sayısının Manşet Yazısı’nda da yer aldığı ve açıklandığı üzere; Yunanistan’daki muhalefetin ve özellikle aşırı sağcı milliyetçilerin, Karamanlis’in Ankara ziyaretini yapmaması, yapacaksa bile Anıtkabir’e çıkmaması ve Atatürk’e saygı duruşunda bulunmaması gerektiğini belirtmesi, Türk İnsanı’nı düşündürmektedir. Biz biliyoruz ki; Yara, kaşıyarak iyileşmez!
Muhalif aşırı sağcı milliyetçiler, iş daha da ileriye taşıyarak, Başbakanları’nın Anıtkabir’e çıkıp, Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunmasının, İsrail Lideri’nin Hitler’in mezarına çiçek bırakmasıyla aynı anlama geleceğini dilendirmeleri saygısızlığın ve tarih bilincinden yoksunluğun ve kısacası cehaletin bir ifadesidir.
* * *
Aynı bölgenin insanları olmamıza ve yine aynı coğrafyada, iki komşu olarak ilelebet yaşama zorunluluğumuza karşın, yukarıda söylediğim ifadelerle, Yunan Halkı’yla Türk Halkı’nın birbirlerini yeterince tanımadıkları ortaya çıkıyor.
Halbuki; Anadolu’da söylendiği şekliyle, ‘Komşu Komşu’nun Külü’ne muhtaçtır.’ Biz iki komşu ülkenin, barış içinde ve birbirimizin haklarına saygı göstererek yaşama zorunluluğumuz gözlerden uzak tutulmamalıdır. Nasıl güneşi balçıkla sıvayamazsanız; bu gerçeğin de üzeri, h,ç şekilde ve nesneyle örtemezsiniz.
Son yıllardaki gelişmelere göz gezdirdiğimizde; sorun çıkaranın hep Yunanistan tarafının olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Sürekli dillendirilen 12 mil konusu, suni olarak yaratılmış Kardak Krizi, hemen her gün görmeye ve duymaya alıştığımız Jetlerimizin Ege üzerindeki İt Dalaşı ve en önemlisi de; Birleşmiş Milletler kararına karşın, özelikle çözümsüzlüğe sürüklenmiş olan Kıbrıs Konusu, her iki toplumun arasındaki çıban başı konumunu muhafaza eden önde gelen hususlardır. Bunlar incelediğimizde de; uyuşmazlığın ve çözümsüzlüğün tamamen Yunan tarafından kaynaklandığı bir kez daha gözüküyor.
Aramızdaki sorunlar, çözülmesi amacıyla ele alındığında; mutlaka her iki tarafın menfaatlerine dayalı ve karşılıklı haklarımıza saygı duyulacak bir çözüm elbette üretilebilir. Bunun için olaya yapıcı ve barışçıl yaklaşmak yeterlidir.
Halbuki; Anadolu’da söylendiği şekliyle, ‘Komşu Komşu’nun Külü’ne muhtaçtır.’ Biz iki komşu ülkenin, barış içinde ve birbirimizin haklarına saygı göstererek yaşama zorunluluğumuz gözlerden uzak tutulmamalıdır. Nasıl güneşi balçıkla sıvayamazsanız; bu gerçeğin de üzeri, h,ç şekilde ve nesneyle örtemezsiniz.
Son yıllardaki gelişmelere göz gezdirdiğimizde; sorun çıkaranın hep Yunanistan tarafının olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Sürekli dillendirilen 12 mil konusu, suni olarak yaratılmış Kardak Krizi, hemen her gün görmeye ve duymaya alıştığımız Jetlerimizin Ege üzerindeki İt Dalaşı ve en önemlisi de; Birleşmiş Milletler kararına karşın, özelikle çözümsüzlüğe sürüklenmiş olan Kıbrıs Konusu, her iki toplumun arasındaki çıban başı konumunu muhafaza eden önde gelen hususlardır. Bunlar incelediğimizde de; uyuşmazlığın ve çözümsüzlüğün tamamen Yunan tarafından kaynaklandığı bir kez daha gözüküyor.
Aramızdaki sorunlar, çözülmesi amacıyla ele alındığında; mutlaka her iki tarafın menfaatlerine dayalı ve karşılıklı haklarımıza saygı duyulacak bir çözüm elbette üretilebilir. Bunun için olaya yapıcı ve barışçıl yaklaşmak yeterlidir.
* * *
Sizlere yakın tarihimizden bir anekdot aktarmak istiyorum:
Türk Ordusu İzmir’e girmiş ve Mustafa Kemal de İzmir’e ulaşmıştır. Kısa süre de olsa dinlenebilmek amacıyla kendisi için hazırlanmış yere gider…
“Karşıyakalıların Mustafa Kemal için hazırladıkları evin önü, bahçesi, beyaz başörtülü, maşlahlı her yaştan kadınlar ve fesi atıp kalpak giymiş erkeklerle doluydu. Paşa’yı görenler ağlamaya başladılar. Birkaç basamakla çıkılan mermer girişin üzerine bir YUNAN BAYRAĞI serilmişti. Paşa sordu:
-Bu Niçin?
Heyecan içinde açıkladılar:
-Yunan Kralı kalacağı eve Bizim Bayrağımız’ı çiğneyerek girmişti.
-Ne olur Paşam, Siz de onun gibi yapın!
-Öcümüzü alın!
Bir kadın gözlerinden yaş inerek, -Lütfen- diye yalvardı. Kral’ın kaba davranışı kadınları çok kırmış olmalıydı.
Mustafa Kemal Paşa;
-Sizi anlıyorum… dedi. …Ama, o bir milletin timsalini çiğnemekle hata etmiş. Ben o hatayı tekrar edemem.
Muzaffer’e döndü:
-Kaldır çocuk!
Muzaffer bayrağı topladı.
Bu görgü farkı Karşıyaka Hanımlarını büsbütün ağlattı.” (*)
Başbakan Karamanlis’in Ruhban Okulu, Patrikhane Ekümenikliği ve Türk-Yunan İlişkileri’nde sağlıklı ve kalıcı bir çözüme ulaşılabilmesi için Kıbrıs’ın ön koşul olması gibi konulardaki açıklamalarının talihsiz sözler olduğunu düşünüyorum. Aslında düşünmek istiyorum. Çünkü, ‘Geçmişe bakıp da yaşamamız mümkün değil. Geleceğe bakmalı ve barış içinde yaşamanın yollarını bulmalıyız…’ sözleri de konuk Başbakan’a aittir. Hal böyle olunca da; ister istemez ikilemde kalınıyor. O mu? Bu mu?
Yunanistan muhalefetine ve özellikle aşırı sağcı milliyetçilerine gelince; ülkesinin önemli bir kısmını işgal etmiş bir ülkenin bayrağına böylesine saygılı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi huzuruna çıkmaması konusunda Başbakanları Kostas Karamanlis’e ileri/geri konuşmaları, hatta; Karamanlis’in Anıtkabir ziyaretinin, İsrail Lideri’nin Hitler’in mezarına çiçek koymakla aynı anlama geleceğini belirtme gibi terbiyesizlikleri karşısında söylenebilecek tek bir söz var:
Utanmalısınız!
(*) : Şu Çılgın Türkler, 5. Basım, S. 666
Türk Ordusu İzmir’e girmiş ve Mustafa Kemal de İzmir’e ulaşmıştır. Kısa süre de olsa dinlenebilmek amacıyla kendisi için hazırlanmış yere gider…
“Karşıyakalıların Mustafa Kemal için hazırladıkları evin önü, bahçesi, beyaz başörtülü, maşlahlı her yaştan kadınlar ve fesi atıp kalpak giymiş erkeklerle doluydu. Paşa’yı görenler ağlamaya başladılar. Birkaç basamakla çıkılan mermer girişin üzerine bir YUNAN BAYRAĞI serilmişti. Paşa sordu:
-Bu Niçin?
Heyecan içinde açıkladılar:
-Yunan Kralı kalacağı eve Bizim Bayrağımız’ı çiğneyerek girmişti.
-Ne olur Paşam, Siz de onun gibi yapın!
-Öcümüzü alın!
Bir kadın gözlerinden yaş inerek, -Lütfen- diye yalvardı. Kral’ın kaba davranışı kadınları çok kırmış olmalıydı.
Mustafa Kemal Paşa;
-Sizi anlıyorum… dedi. …Ama, o bir milletin timsalini çiğnemekle hata etmiş. Ben o hatayı tekrar edemem.
Muzaffer’e döndü:
-Kaldır çocuk!
Muzaffer bayrağı topladı.
Bu görgü farkı Karşıyaka Hanımlarını büsbütün ağlattı.” (*)
Başbakan Karamanlis’in Ruhban Okulu, Patrikhane Ekümenikliği ve Türk-Yunan İlişkileri’nde sağlıklı ve kalıcı bir çözüme ulaşılabilmesi için Kıbrıs’ın ön koşul olması gibi konulardaki açıklamalarının talihsiz sözler olduğunu düşünüyorum. Aslında düşünmek istiyorum. Çünkü, ‘Geçmişe bakıp da yaşamamız mümkün değil. Geleceğe bakmalı ve barış içinde yaşamanın yollarını bulmalıyız…’ sözleri de konuk Başbakan’a aittir. Hal böyle olunca da; ister istemez ikilemde kalınıyor. O mu? Bu mu?
Yunanistan muhalefetine ve özellikle aşırı sağcı milliyetçilerine gelince; ülkesinin önemli bir kısmını işgal etmiş bir ülkenin bayrağına böylesine saygılı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi huzuruna çıkmaması konusunda Başbakanları Kostas Karamanlis’e ileri/geri konuşmaları, hatta; Karamanlis’in Anıtkabir ziyaretinin, İsrail Lideri’nin Hitler’in mezarına çiçek koymakla aynı anlama geleceğini belirtme gibi terbiyesizlikleri karşısında söylenebilecek tek bir söz var:
Utanmalısınız!
(*) : Şu Çılgın Türkler, 5. Basım, S. 666
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder