Mustafa Fehmi KUBİLAY
(Devrim Şehidi)
(Devrim Şehidi)
Cumhuriyet’in kuruluşundan buyana, Dinci, Gerici, Yobaz ve Din Baronları tarafından, ‘Şeriat İsteme’ hayalleriyle bir çok kez isyanlara maruz kalınmış, ancak her defasında isyanlar bastırılarak, isyancıların tamamı bertaraf edilmiştir.
Bu isyanlardan özellikle ikisi çok önemlidir. Birisi; 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanıdır. Diğeri ise; yazımızın da konusu olan Kubilay olayıdır.
* * *
Mustafa Fehmi KUBİLAY, Girit’li bir ailenin çocuğu olarak 1906 yılında dünyaya gelmiştir. Öğretmendir ve 1930 yılında, 24 yaşında iken, İzmir’in Menemen ilçesinde, Yedeksubay olarak askerlik hizmetini yapmaktadır.
Cumhuriyet’in, bir fidan misali bu öğretmeni, 23 Aralık 1930 tarihinde, Manisa’dan gelen ve sabah saatlerinde Menemen’e ulaşan Derviş Mehmet adında bir dinci, yobaz, gerici ve arkadaşları tarafından başı kesilerek şehit edilmiştir. Olayın ayrıntısı defalarca gündeme gelmiş olmakla beraber; Nakşibendi Tarikatı’na bağlı olduğu mahkeme kayıtlarında yazılı olan Derviş Mehmet, etrafındaki az sayıdaki yobaz tayfasıyla Menemen’in Belediye Meydanı’na geldiğinde; kalabalık yaklaşık yüz kişiye kadar ulaşmış ve hep bir ağızdan zikir çekmeye ve şeriat ilan ettiğini haykırmaya başlamıştır. Meydanda, bu esnada oluşan kalabalığın bir kısmı bu yobazlara katılırken; bir kısmı ise sessiz kalmış, olup biteni seyretmeye koyulmuştur.
Şeriat isteyen yobazlar, bir müfreze başında kendilerine müdahale eden Asteğmen Kubilay’ı hemen oracıkta ve sonra da iki mahalle bekçisini, giriştikleri mücadele neticesinde şehit etmişlerdir. Asteğmen Kubilay’ın kafasını, bağ bahçe işlerinde kullanılan testere ağızlı kör bir bıçakla bedeninden ayırıp, yeşil bezden oluşan güya şeriat bayrağının bağlı olduğu sırığın tepesine takarak ilçede dolaştırmaya başlamışlardır. Dincilerin bu azgın ve taşkın davranışları, takviye gelen askeri birlik tarafından şiddetle bastırılmış ve Derviş Mehmet adlı yobaz vurulmuş, diğer kaçanlar ise yakalanarak haklarında soruşturma başlatılmıştır.
Olay, kısa bir sonra Mustafa Kemal ATATÜRK’e aktarıldığında; ilk tepkisini, ‘Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir.’ şeklinde göstermiştir. Kubilay Olayı’na adı karışanların hepsi mahkemelerce hak ettikleri cezaya çarptırılmış olmakla beraber; bu Olay Cumhuriyet Tarihimizdeki hüzünlü halini her daim muhafaza etmiştir.
Cumhuriyet’in, bir fidan misali bu öğretmeni, 23 Aralık 1930 tarihinde, Manisa’dan gelen ve sabah saatlerinde Menemen’e ulaşan Derviş Mehmet adında bir dinci, yobaz, gerici ve arkadaşları tarafından başı kesilerek şehit edilmiştir. Olayın ayrıntısı defalarca gündeme gelmiş olmakla beraber; Nakşibendi Tarikatı’na bağlı olduğu mahkeme kayıtlarında yazılı olan Derviş Mehmet, etrafındaki az sayıdaki yobaz tayfasıyla Menemen’in Belediye Meydanı’na geldiğinde; kalabalık yaklaşık yüz kişiye kadar ulaşmış ve hep bir ağızdan zikir çekmeye ve şeriat ilan ettiğini haykırmaya başlamıştır. Meydanda, bu esnada oluşan kalabalığın bir kısmı bu yobazlara katılırken; bir kısmı ise sessiz kalmış, olup biteni seyretmeye koyulmuştur.
Şeriat isteyen yobazlar, bir müfreze başında kendilerine müdahale eden Asteğmen Kubilay’ı hemen oracıkta ve sonra da iki mahalle bekçisini, giriştikleri mücadele neticesinde şehit etmişlerdir. Asteğmen Kubilay’ın kafasını, bağ bahçe işlerinde kullanılan testere ağızlı kör bir bıçakla bedeninden ayırıp, yeşil bezden oluşan güya şeriat bayrağının bağlı olduğu sırığın tepesine takarak ilçede dolaştırmaya başlamışlardır. Dincilerin bu azgın ve taşkın davranışları, takviye gelen askeri birlik tarafından şiddetle bastırılmış ve Derviş Mehmet adlı yobaz vurulmuş, diğer kaçanlar ise yakalanarak haklarında soruşturma başlatılmıştır.
Olay, kısa bir sonra Mustafa Kemal ATATÜRK’e aktarıldığında; ilk tepkisini, ‘Mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir.’ şeklinde göstermiştir. Kubilay Olayı’na adı karışanların hepsi mahkemelerce hak ettikleri cezaya çarptırılmış olmakla beraber; bu Olay Cumhuriyet Tarihimizdeki hüzünlü halini her daim muhafaza etmiştir.
* * *
23 Aralık 2008, Asteğmen Kubilay’ın şehit edilmesinin 78. yılıdır. Bu süre içinde bir çok badireler daha atlatılmış olmakla beraber; maalesef dinci, yobaz, gerici ve Atatürk İlke ve Devrimleri’yle Laik Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne ve bugüne değin elde edilmiş Kazanımları’na karşı olan Zihniyet’in, tamamen ortadan kaldırılması, özellikle çok partili siyasi hayata geçişimizden sonra mümkün olamamıştır. Bunun en önemli ve belirgin olan nedenlerinin başında; bir kısım siyasilerin, tıpkı günümüzde olduğu gibi, o dönemde de dini siyasi amaçlarına alet etmeleridir. İşin şaşırtıcı olan yanı da; Kubilay’ı şehit eden Zihniyet’in halen mevcudiyetini koruyor olması ve Zihniyet yandaşlarıyla birlikte bu kanlı olaya karışmış olanların torunlarının da; içinde bulunduğumuz bu yıllarda, devletin etkili ve üst makamlarında görev yapmış olmalarıdır.
Suçun bireyselliği ilkesinden hareketle, hiç kimseyi, geçmişte dedesinin veya bir yakınının yaptıklarından dolayı suçlu addetmek gibi bir niyetim yok. Olamaz da! Ancak; bu dinci, yobaz ve gerici takımı bulundukları makamlarda boş durmuyor, buldukları her fırsatta Atatürk ve O’na ait bütün değerlere zarar veriyor ve/veya yok etmeye çalışıyorlar.
Atatürkçü Düşünceye sahip olmak ve Laik Cumhuriyet’i korumak uğruna bir şekilde üzerlerine gidilen mürteciler, hemen her seferinde takiyye yaparak, bir manevrayla Atatürkçü görünmeye çalışıyor ve bir yolunu bulup, bu konuda Türk Ulusu’na nutuklar atmaya başlıyorlar. Ya da bir anda ortadan kaybolup, inlerine siniyorlar. Asla geri çekilme diye bir durum söz konusu olmuyor. Sindikleri inlerinden, uygun ortamın oluştuğunu gördüklerinde; bir bakıyorsunuz farklı kılık ve adlarla ancak aynı amaç için yeniden ortaya çıkmışlar.
Suçun bireyselliği ilkesinden hareketle, hiç kimseyi, geçmişte dedesinin veya bir yakınının yaptıklarından dolayı suçlu addetmek gibi bir niyetim yok. Olamaz da! Ancak; bu dinci, yobaz ve gerici takımı bulundukları makamlarda boş durmuyor, buldukları her fırsatta Atatürk ve O’na ait bütün değerlere zarar veriyor ve/veya yok etmeye çalışıyorlar.
Atatürkçü Düşünceye sahip olmak ve Laik Cumhuriyet’i korumak uğruna bir şekilde üzerlerine gidilen mürteciler, hemen her seferinde takiyye yaparak, bir manevrayla Atatürkçü görünmeye çalışıyor ve bir yolunu bulup, bu konuda Türk Ulusu’na nutuklar atmaya başlıyorlar. Ya da bir anda ortadan kaybolup, inlerine siniyorlar. Asla geri çekilme diye bir durum söz konusu olmuyor. Sindikleri inlerinden, uygun ortamın oluştuğunu gördüklerinde; bir bakıyorsunuz farklı kılık ve adlarla ancak aynı amaç için yeniden ortaya çıkmışlar.
* * *
İş, bu noktada Türk Ulusu’nun duyarlılığına dayanmaktadır. Hepimize, büyük sorumluluklar düşüyor. Sorumluluğumuzun bilinciyle hareket etmek zorundayız. Cumhuriyetimizin bu çileli ömrünün, artık refah içinde ve Atatürk İlke ve Devrimleri’nin öngördüğü şekliyle sürmesi gerekmiyor mu? Türk Ulusu olarak; Cumhuriyetimize, Temel Değerlerine ve Kazanımları’na sahip çıkmak Bize çok mu zor geliyor?
Atatürkçü Düşünce ve Laik Cumhuriyet karşıtlarının, bugün Ilımlı İslam diye bir ABD uydurmasına din diye sarılıyor olmaları, tamamen bir yalan ve göz boyamadan başka bir şey değildir. Bu sahte dindarların, dincilerin, din baronlarının, yobazların ve gericilerin içlerinde, fakir fukara olanına asla rastlayamazsınız. Bunların Müslüman olduklar bile şüpheli! Hepsinin unu da, tuzu da oldukça kurudur. Çünkü, din söyleminin arkasında yemedikleri herze yoktur.
Ey Atatürk Gençliği! Kubilay olayı başta olmak üzere; Cumhuriyet Dönemi buyunca yaşanılan dinci, yobaz ve gerici hareketler size önemli birer ders olmalıdır. Bugün karşınıza ellerinde belirli güç olarak çıkanların görüntüleri ve söylemleri sizleri yanıltmasın. Bunların din ve imanla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Birinci amaçları, toplumun harcı konumundaki Atatürkçü Düşünce’yi yok etmek, Atatürk ve O’na ait değerlerden en ufak bir iz dahi bırakmamaktır.
Kubilay gibi bir Atatürk Devrimcisi’nin, dinciler ve yobazlar tarafından şehit edilmesinin 78. yıldönümünde bunları yazmak elbette kolay değil. Bunca yıl boşuna mı gayretler gösterildi?
Atatürk ve O’na ait değer ve düşüncelerin korunmasında ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin muhafaza edilmesi ve ilelebet var olması için azami dikkat ve gayretin gösterilmesinde, birlik beraberlik içinde omuz omuza mücadelemizi sürdürmek zorundayız. Adamsendecilik ve duyarsızlık bugünün işi değildir!
Asteğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY’ı bir kez daha saygı ile anıyor, O’nun ve şahsında bütün Devrim Şehitleri’nin ruhları şad olsun diyorum.
CENGİZ ÖNAL
Gazeteci, Araştırmacı-Yazar
www.cengizonal.blogspot.com
onalcengiz@gmail.com
Atatürkçü Düşünce ve Laik Cumhuriyet karşıtlarının, bugün Ilımlı İslam diye bir ABD uydurmasına din diye sarılıyor olmaları, tamamen bir yalan ve göz boyamadan başka bir şey değildir. Bu sahte dindarların, dincilerin, din baronlarının, yobazların ve gericilerin içlerinde, fakir fukara olanına asla rastlayamazsınız. Bunların Müslüman olduklar bile şüpheli! Hepsinin unu da, tuzu da oldukça kurudur. Çünkü, din söyleminin arkasında yemedikleri herze yoktur.
Ey Atatürk Gençliği! Kubilay olayı başta olmak üzere; Cumhuriyet Dönemi buyunca yaşanılan dinci, yobaz ve gerici hareketler size önemli birer ders olmalıdır. Bugün karşınıza ellerinde belirli güç olarak çıkanların görüntüleri ve söylemleri sizleri yanıltmasın. Bunların din ve imanla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Birinci amaçları, toplumun harcı konumundaki Atatürkçü Düşünce’yi yok etmek, Atatürk ve O’na ait değerlerden en ufak bir iz dahi bırakmamaktır.
Kubilay gibi bir Atatürk Devrimcisi’nin, dinciler ve yobazlar tarafından şehit edilmesinin 78. yıldönümünde bunları yazmak elbette kolay değil. Bunca yıl boşuna mı gayretler gösterildi?
Atatürk ve O’na ait değer ve düşüncelerin korunmasında ve Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin muhafaza edilmesi ve ilelebet var olması için azami dikkat ve gayretin gösterilmesinde, birlik beraberlik içinde omuz omuza mücadelemizi sürdürmek zorundayız. Adamsendecilik ve duyarsızlık bugünün işi değildir!
Asteğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY’ı bir kez daha saygı ile anıyor, O’nun ve şahsında bütün Devrim Şehitleri’nin ruhları şad olsun diyorum.
CENGİZ ÖNAL
Gazeteci, Araştırmacı-Yazar
www.cengizonal.blogspot.com
onalcengiz@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder