6 Ekim 2008 Pazartesi

YOLSUZLUKLAR CENNETİ

Uzun zamandan buyana neredeyse yolsuzluktan başka bir şey konuşmaz olduk. Özellikle, AKP ve Zihniyeti’nin iktidarı ele geçirmesinin ardından büyük artış gösteren yolsuzlukların; günümüzde yurtdışı bağlantılarının da ortaya çıkmasıyla, uluslararası boyut kazandığı görülüyor. Bu siyasi Zihniyet, Türkiye’yi Yolsuzluklar Cenneti’ne döndürdü. Çünkü böylesi işlerine geliyor. Buradan besleniyorlar.
Almanya’da görülen Deniz Feneri Davası neticesinde, Hakim’in bir kısım insanları mahkum ettiği kararında, olayın kökeninin Türkiye’de olduğunun altı çizilerek vurgulanmıştır. Hakim’in bu kararı, AKP ve Zihniyeti’nin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’e hatırlatıldığında; verdiği cevap; ‘Bana ne ya! Bana ne!’ şeklinde oldu. Alman Mahkemesi’nin kararında töhmet altında bırakılan bir ülkenin Adalet Bakanı’nın tepkisine bakar mısınız?
Ayrıca; bu dava ile Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği arasındaki ilişki konusunda ortaya atılan iddiaları duymazdan ve de görmezden geldiler. Özellikle kuryelik yaptığı ve Almanya’da kimlerle neleri görüştüğü, hangi bankadan ne kadar para çektiği ve bu paraları Türkiye’ye nasıl getirdiği ve kimlere ulaştırdığı konusunda Alman Mahkemesi’nin kararında isimleri yer alan ve tamamı AKP döneminde göreve getirilen bürokratların, Türkiye’de halen görevlerinin başında olmaları, bu malum zihniyetin yolsuzluklarla nasıl iç içe olduklarının ayrı bir kanıtıdır.

* * *
Yolsuzluklar konusunda, bugüne değin, iktidarın herhangi bir teşebbüsü görülmedi. Halen de görülmüyor. Bu gidişle görüleceği de yok!
Geçmişte Kombassan başta olmak üzere, yurtdışındaki vatandaşlarımızın paralarını, saf ve temiz dini duygularını sömürerek, hortumlayan dinci holdinglerin hiç birisi hakkında Türkiye’de ciddi bir soruşturma açılmadı.
Yimpaş konusunda da aynı tavır sergilendi. Hakkında mahkeme kararı bulunan ve güvenlik güçleri tarafından köşe bucak aranan Yimpaş yönetim kurulu başkanı Dursun Uyar, hiçbir yerde bulunamazken; o, yaptığı görkemli açılışlarda ve de protokolde AKP ve Zihniyeti kurmaylarının arasındaydı. Hatta zamanla RTE ile aynı fotoğraf karesindeydi.
AKP ve Zihniyeti’nin Hatay eski milletvekili Fuat Geçen’in ortaya çıkardığı ve Hatay’da çok yaygın olduğu iddia edilen ve sonra da Trabzon ve Giresun başta olmak üzere yurdun bir çok yerinde daha görülen Ali Dibo
(İktidar gücünü elinde bulunduran siyasi iradenin ihalelerde, eş, dost, akraba ve yandaş kayırması olayının Hatay ve yöresinde ifade edilişi…) olayını geçmiş yazılarımda ayrıntılı olarak incelemiştim. Bu yöntem de; AKP ve Zihniyeti iktidarıyla siyasi hayatımızdaki yolsuzluklar arasında, maalesef yerini almıştır. Bunun da üzerine yeterince ve gerektiği gibi gidilmedi.
Öte yandan; Şaban Dişli’nin, İstanbul’un bir yerindeki imar değişikli münasebetiyle aldığı iddia edilen bir milyon dolarlık para da
(yani Kolaylaştırma Vergisi); AKP ve Zihniyeti’nin epece başını ağrıttı. Başta RTE olmak üzere, Şaban Dişli ve kurmay heyet önce olayı inkar cihetine gittiler. Bunun için siyasette üslubu çok seviyesiz düzeye bile çektiler. Ört-bas girişiminde başarılı olamayınca; baktılar ki pabuç pahalıya gelecek, Şaban Dişli önce Genel Başkan Yardımcılığı ve sonra da partideki bütün görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı. RTE bunu, partisine yapılmış bir komplo olarak değerlendirdi.
* * *
Buraya kadar olanların dışında; daha; ihaleye fesat karıştırmalar, yandaş Belediyelerin kendi adamlarına kurdurdukları ve Sayıştay denetimine tabii olmayan şirketlere ihale yapılmadan verilen işler, özelleştirme adıyla ve yasal kılıfına da uydurularak, başta Araplara ve sonra da emperyalist sermayenin batı kaynaklı işbirlikçilerine peşkeş çekilen, Laik Cumhuriyet’in en önemli Kazanımları olan kurum ve kuruluşlar vb gibi bir çok hususu yazamadım. Buna ne zamanım yeter, ne de yerim.
Aslında bilinen bir gerçek var ki; AKP ve Zihniyeti, yolsuzlukların üzerine gitmemiş, gidememiştir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi, bunların bu yolsuzluklardan besleniyor olmalarıdır. Diğer önemli husus ise; işe cemaat ve tarikatların karışmasıdır. Yolsuzluklardan sağlanan rant kendi aralarında bölüşülüyor. Onun için RTE ve kurmayları yolsuzlukların üzerine gidemiyorlar. Gidemezler de! Gideceklerine de asla inanmıyorum! Konuşmaya gelindiğinde; mangalda kül bırakmadıkları malum. Ama yolsuzluklarla ilgili belgeler ve mahkeme kararları da ortada. Üzerlerine gidildiğinde; her zaman olduğu gibi, hemen agresifleşiyor ve ülkeyi gerilime sokuyorlar.
* * *
Gazeteciler RTE’ye yolsuzluklar konusunda sorular yöneltdiğinde; ‘Yolsuzluğa ilişkin belgeleri getirin, biz de üzerine gidelim…’ diye, yasak savma kabilinden cevaplar veriyor.
Bir defasında;
-RTE’ye, oğlunun devletten sağlanan yüklü miktarda krediyle gemi aldığı hatırlatıldığında;
‘Peki, bu çocuklar ne yiyecek! Ne ile geçinecek bu sabiler!’ dediği halen hafızalardaki tazeliğini koruyor.
-Başbakan olduktan sonra ticari ilişkilerinin halen devam ediyor olmasının
‘Etik’ olup/olmadığı sorulduğunda ise; RTE, ‘Ne etiği kardeşim! Dünyanın neresinde görülmüş böyle bir şey!’ diyerek soru soran gazeteciyi azarladığı da hatırlanıyor.
Bunların dışında; diğer bir kısım AKP ve Zihniyeti kurmayları çocuklarının, babalarının etkisiyle imtiyazlı ticaret yapmaları da var. Devletin bütün imkanları ellerinde. Engelleyen mi var?
Bütün olup/bitenler karşısında RTE’den beklenen, kamu kurum ve kuruluşlarına sıkı talimatlar verip, yolsuzlukların önlenmesi konusunda tedbir almalarını istemesiydi. Bunu yapmadığı gibi; bilakis bu kuruluşlardaki Teftiş Kurulları’nı kaldırmayı yeğledi. Yolsuzluk yapıldığını tespit eden müfettişlerin, yasaların da boşluklarına sığınılarak çeşitli yerlere ve ilgisi olmayan görevlere sürülmesi de işin cabası.
Bir iş adamı bir gün RTE’yi ziyaret edip, rafineri kurmak istediğini belirtir ve hükümetin desteğini talep eder. RTE’nin cevabı açık ve de oldukça kesindir;
‘O işi bizim Çalık Grubu’na söz verdim!’.
Ayrıca, Haydarpaşa ihalesi konusunda da İtalya Başbakanı Berlusconi ile Rusya Başbakanı Putin’in de devrede olduğunu söylemiştir. İşe bakar mısınız? İhaleleri RTE takip ediyor. Özellikle de ihale işlerinde olayın ucunun uluslararası boyutlara dayandığı açıkça görülüyor. Tezgah oldukça büyük!
* * *
Yolsuzlukların belgelenmesi konusundaki son gelişme Türk Ulusu’nun gözleri önünde meydana geldi. Önceki yazılarımın birinde de; ‘Meclis’te Bir İlk Daha’ başlığıyla kaleme aldığım yazıda; bundan bir şey çıkmayacağına değinerek, tartışmanın üslubuna dikkat çekmek istemiştim. Üslup konusunda korkulan olmadı.
Ancak tartışmada; AKP ve Zihniyeti’nin Genel Başkan Yardımcısı ve RTE’den sonra partideki en güçlü adam olan DMM Fırat hakkında CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu, yolsuzlukların belgelerini ortaya koydu. Buna karşın DMM Fırat’ın ise; iftiraya uğradığını söylemesi çok ilginçti. Ancak, DMM Fırat’ın halen yargıya başvurmamış olması size de garip gelmiyor mu?
* * *
AKP ve Zihniyeti’nin seçim propagandalarının temelini oluşturan ve RTE’nin de sıkça dillendirdiği birkaç slogandan birisi; ‘Yolsuzluğu ve Yoksulluğu kaldıracağız!’ idi. Tam aksine yolsuzluklarla iç içeler. Yoksulluk ise; bir kısım vatandaşlarımız için iyice alışılır bir hayat tarzı oldu. Bir diğer slogan da; ‘Yetimin hakkını yedirmeyiz! Yiyeni de içimizde barındırmayız!’ şeklinde bir ifadeydi. Bunu da, geçtiğimiz Ramazan ayında, miting havasına soktuğu iftar yemeklerinde ve partisinin İstanbul İlçe Kongreleri’ndeki her konuşmasında sıkça söylediğini hatırlıyorum.
Bir an RTE doğru söylüyor gibi…
Bunlar, yetimin hakkını yemediler.
Bilakis Yetimlerin, Öksüzlerin, Gariplerin, Kimsesizlerin, Fakir-Fukaranın, Hakkını Aramaya İmkan Bulamayanların, RTE’ye ‘Anamız ağladı, perişanız!’ diye başvuran Köylü ve Çiftçilerin, Çalışanların, Emeklilerin, Esnafın hakkını yediler. Yani kısacası Türk Ulusu’nun hakkını yediler! Halen de yemeye devam ediyorlar. Görüldüğü gibi sadece Yetim’in hakkı yenmiyor.
Bütün bu yapılanları kamufle etmek için de; kendilerinin belirlediği ve oy almalarının garanti olduğu vatandaşlarımıza,
‘Yardım’ adı altında bulgur, pirinç mercimek ve makarna gibi gıda maddelerinin doldurulduğu paketler dağıtılıyor.
İnsanımızı önce hızla yoksullaştırdılar, alım güçlerini sıfıra indirdiler, sonra da sadaka politikası uygulamaya başladılar. Güya yoksul insanımıza yardım yapıyorlarmış. Bunu da özellikle Ramazan Ayında yapmaya büyük özen gösterdiler. Çünkü, vatandaşımızın dini duygularını sömürmürüyorlar.
Ne ilginçtir ki; yapılan yardımların hemen tamamı için ceplerinden bir kuruşluk bir harcama dahi yapılmadığını öğrendim. Yardımların hepsi, yandaş Belediyelerin kurdurdukları şirketler aracılığıyla, çoğunlukla ihalesiz iş alan müteahhitler tarafından gerçekleştirilmiş. Ancak paketler, üzerlerine belirli kişilerin isimleri yazılarak ve de selam-kelamlarıyla dağıtılmış. Kısaca söylemek gerekirse; yardım konusunu da siyasi rantları için kullandılar. Ama ne var ki; paraların tamamı, bir şekilde, Türk Ulusu’nun cebinden çıktı.
* * *
RTE başta olmak üzere, AKP ve Zihniyeti’nin işi içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Türk Ulusu’nun bir kısım insanlarının saf ve temiz dini duyguları kullanılarak, gerek yurtdışında çeşitli dernekler ve dinci holdingler aracılığıyla, gerekse yurt içinde özellikle Cuma günleri ve diğer namaz vakitlerinde cami önlerinde, makbuzsuz toplanan ve cemaatler ve tarikatlar arasında bölüşülen yüklü miktardaki paralar konusunda siyasi iktidarın, Türk Ulusu nezdindeki sicili bozulmuştur.
İktidar gücünün şimdilik ellerinde bulunuyor olması neticesinde
Atatürk Türkiyesi’ni, kendilerine de büyük rant sağlayan Yolsuzluklar Cenneti haline getirdiler. Bu lekeyi alınlarından silmeleri pek kolay olmayacak. Bunca mahkeme kararına ve belgelere karşın aklanma gayretleri içinde olmaları, onları olabildiğince komik ve acınacak duruma düşürüyor.
İşin bundan sonrası ise; Türk Ulusu’nun takdirine kalıyor.
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
www.cengizonaltarakcioglu.blogspot.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com
onalcengiz@gmail.com

Hiç yorum yok: