7 Haziran 2008 Cumartesi

TÜRBAN’A GEÇİT YOK!


Sakarya İmam Hatip Lisesi eski öğretmenlerinden Fatma Karaduman ve Sevil Tandoğan, ‘Din ve İnanç Özgürlüklerinin İhlal Edildiği’ iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde açtıkları davayı kaybettiler.
Mahkeme, geçmişteki Leyla Şahin kararına da atıfta bulunup, emsal göstererek, iki öğretmenin iddialarını reddetti. Kararın oybirliği ile alınmış olması, AİHM’nin bu konuyla ilgili içtihadının artık yerleştiği şeklinde yorumlandı. Aynı kararda; adı geçen başvuru sahiplerinin 400 bin Euro manevi tazminat ve 20 bin Euro da mahkeme masrafları taleplerini de kabul etmedi…

‘İNADIM İNAT’ ZİHNİYETİ BU SEFER DE TUTMADI!
Sakarya İmam Hatip Lisesi öğretmenleri olan bu iki hanım, derslere türbanla girmeleri konusunda ısrarcı olmuşlar, ilgililer de, yasaların öngördüğü neyse, onu uygulayarak, bu kişilerin işlerine son vermişler.
Devlet’in bunca çile ile okuttuğu bu iki insan, son yıllarda çok revaçta olan ve RTE’nin her fırsatta uyguladığı ‘İnadım İnat’ zihniyetini uygulamaya koyulmuşlar. Görevden alınmış olmalarını mahkemelere taşımışlar. Sonuç arzu ettikleri, daha doğrusu hayalleri gibi olmayınca da; tıpkı geçmişte Hayrunisa Gül’ün yaptığı gibi, olayı AİHM’ne götürmüşlerdir.
Mahkemeye verdikleri başvurularında da; ‘Din ve İnanç Özgürlüklerinin İhlal Edildiği’ saçmalığını gerekçe göstermişler. Bu yetmemiş gibi, bir de 400 bin Euro gibi yüklü miktarda bir manevi tazminat talebinde bulunmuşlar.
Olaydaki cinliğe bakar mısınız?
Hem, böylesine özgürce yaşayabildiğin Ülkeni şikayette bulunacak, Din ve İnanç Özgürlüğü’nün ihlal edildiği safsatasını uyduracaksın, hem de bu yetmemiş gibi, kendilerinin de muhtemelen hak etmediklerine inandıkları, yüklü miktarda bir parayı Türkiye Cumhuriyeti’nden tazminat olarak alacaksın. Cukkalamaya bakar mısınız? Bütün kurgulama bunun üzerine yapılmış gibi gözüküyor…
Hangi özgürlükten söz ediyorsun arkadaş!
Sen, Ulu Önder Atatürk’ün, canı pahasına kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde; Atatürk İlke ve Devrimleri ile Laik Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ni tanımayacak ve de takmayacaksın; bunu ‘Dini ve İnanç Özgürlüğün’ adına yaptığın saçmalığına sığınacaksın. Yasalar gereği izin verilmeyince de; Özgürlüğüm kısıtlanıyor diye, feryat figan çığlığı basacaksın… Yemezler!
Bir vatandaşın, ülkesini bir başka ülkeye yada bu ülkelerin oluşturduğu Adalet Komisyonu’na şikayet etmesine, devletin hiçbir biriminden ses çıkarılmıyor, aksine kişinin kişisel haklarının korunması anlayışı çerçevesinde müsamaha gösteriliyorsa; buna özgürlük denmez de ne denir?
Hele hele bu şikayette bulunulan yer; emperyalizmin maşalığını yapan ülkelerin oluşturduğu bir komisyonsa; durum daha da çarpıcı değil mi?
Ama dertleri başka! Atatürk Türkiyesi’ni, her fırsatta yaralamak. Bütün mesele bu…
İşte size, ‘Müslümanım’ deyip de her türlü şaklabanlığın yapılmasından çarpıcı bir görüntü…
Bu insanlara fazlaca kabahat bulunmasa nasıl olur ki?
Çünkü, RTE başta olmak üzere, büyüklerinden böyle görüyorlar. Devlet’in kendilerini okutmaları, yetiştirmeleri karşısında minnettar kalacakları yerde; tam aksini yapıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, emperyalizmin maşası konumundaki AB Mahkemelerine şikayet ediyor… Bu yetmemiş gibi, bir de bundan kişisel rant sağlamayı hedefliyorlar…
Pes doğrusu…!
AKP ve Zihniyeti’nin topluma kötü örnek olması meyvelerini böyle veriyor işte…

GERÇEK DIŞI BEYAN
Hukuk, insanların haklarının teslim edileceği en son yerdir. Buna hiçbir itirazım yok. Ancak, bu yola başvururken; hele hele kendi Ülkeni bir başka hukuki merciye şikayet ederken, gerçekleri saptırmamalısınız. Doğrulardan ayrılmamalısınız. Bu ülke hepimizin vatanıdır. Unutmayın! Şikayetçi olduğunuz Hukuk Sistemimiz, bir gün size de lazım olacaktır…
Şimdi sorarım size;
-Türban-Sıkmabaş, ‘Din ve İnanç Özgürlüğü’ nün bir simgesi midir?
-Hayır! Kesinlikle de olamaz!
Çünkü, RTE’nin, bir yurtdışı seyahatinde, İspanya’da yaptığı bir açıklamasında, Türban’ın siyasi simge olduğunu söylemesinin üzerinden fazla bir zaman geçmedi…
-Peki, o halde bu gençlerin, Türban’ı-Sıkmabaş’ı, Din ve İnançlarının simgesi yapması neyin nesidir?
Bunun tek izahı olabilir… Din Kullanılıyor! Buradan rant sağlanıyor…
Mesele başı örtmekse; hiç kimsenin Başörtüsüne bir dediği yok. Anadolu’da yüz binlerce kadınımız halen başını örtmektedir. Çoğunluğu da çok yakınlarımız olan vatandaşlarımızdır.
Ama, bunların derdi başka. Türban-Sıkmabaş modeliyle bir yerlere verilen mesajlar var. Bunun Din ve İman’la uzaktan yakından bir ilgisi yok. Yapılanlar, Laik Cumhuriyet’in altının oyulması gayretlerinin bir tür yansımasıdır…
Bunun için de her türlü yöntem denenmektedir. Yalan söylemek ve gerçek dışı beyanlarda bulunmak gibi…

ANAYASA MAHKEMESİ’NDEKİ DAVA
Bilindiği gibi, Türban’ın üniversitelerde serbest bırakılması konusunda, AKP ve Zihniyeti’yle MHP işbirliği yapmışlar ve Meclis’ten yasayı çıkartmışlardı.
Ana muhalefet partisi konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürmüştü.
Anayasa Mahkemesi, beklenen kararını nihayet verdi. Kısaca söylemek gerekirse, AKP ve Zihniyeti iktidarı ve MHP’nin elbirliği ve işbirliği içinde çıkardıkları yasa, Yüce Mahkeme tarafından iptal edildi. Karar çoğunlukla alındı. Karardaki çoğunluğa katılmayan iki üyenin Başkan Haşim Kılıç ile üyelerden Sacit Adalı olduğu bilgisi alınabildi.
Ancak, henüz Gerekçeli Karar yayınlanmadığı için konuşmanın erken olacağı kabul edilmekle beraber; Karar’ın bu yönde çıkması, toplumun çoğunluk kesiminde memnuniyet yaratmıştır…
Kimilerine göre, AİHM’nin kararını açıklamasının, Anayasa Mahkemesi’nin kararından birkaç gün öncesine rastlaması ilginç bir tesadüf gibi yorumlanmasına karşın; Evrensel Hukuk’ta, aklın yolunun bir olduğu ilkesi, bütün dünya için geçerli olduğunu bir kez daha gösterdi diye düşünüyorum…

TÜRBAN-SIKMABAŞ’A RET
Yorumu nasıl istenirse öyle yapıladursun. Ortada bir gerçek var ki; Türban-Sıkmabaş gibi bir paçavranın, belirli bir zihniyetin siyasi simgesi olarak dayatılması ve bunun, dinin gereği olduğu yutturmacasında bulunulmasında başarılı olamadılar. Olmaları da artık mümkün değil. Oyunları, ilk olarak çok güvendikleri AİHM’den ters yüz geri döndü. Türban-Sıkmabaş paçavrası reddedildi…
Yüce Mahkeme de aynı doğrultuda karar verdi. Her ne kadar; Karar hakkında, sağdan-soldan çarpık-çatlak sesler ve yorumlar duyuluyor olsa bile; bir gerçeğin kesin olduğu ortada… Türban-Sıkmabaş paçavrasının Serbestliği konusu, Tarihimizin dehlizlerinde bulunan karanlık deliğindeki yerine itilmiştir. Bir daha da oradan çıkabilmesi mümkün değildir…
Bu böyle biline!
Yasalar karşısında her daim saygılı olduğumuzu bir kez daha yinelemekte fayda var.
Özellikle AKP ve Zihniyeti döneminde, AB’nin taleplerine istinaden ve Uyum Yasaları zırvalığıyla, yasaların kırpılıp kuşa çevrilmesi gayretlerinde epey mesafe alınmışsa da; Cumhuriyet’in Hakim ve Savcıları’na, dolaysıyla Atatürk İlke ve Devrimleri’ne inanmış ve Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne ve bugüne değin elde edilmiş Kazanımları’na özde bağlı yargı mensuplarına olan inancımız ve güvenimiz her zaman tamdır.
Bu itibarla da; Laik Cumhuriyet’in altını oyma gayretinde bulunanlar, istedikleri kadar Türban-Sıkmabaş dayatmasını toplumun önüne sürsünler dursunla; her defasında kaybetmeye mahkumdurlar.
Bir rahibe geleneği olan Türban’a-Sıkmabaş’a asla geçit yoktur. Olamaz da!


CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
www.cengizonaltarakcioglu.com
www.cengizonaltarakcioglu.blogspot.com
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: