2 Haziran 2008 Pazartesi

HUKUK DIŞI UYGULAMALAR!


Yine ortalık toz duman… Bir dinleme iddiası furyasıdır aldı başını gidiyor. Kimin kimi, ne kadar süredir ve neden dinlediğini kimse bilmiyor. En azından bilmediklerini söylüyorlar. Emniyet Teşkilatı, iddiaların aksine, dinlemeden haberleri olmadığını ve kendilerinin de herhangi bir dinleme eyleminde bulunmadıklarını açıkladı.
Geçen hafta bu konuyla ilgili haberler, yorumlar, söyleşiler, televizyon programları en çok görüp, izlediklerimiz ve dinlediklerimiz oldu.
Hiçbir yetkilinin dinlemeden haberlerinin olmadığını söylemesi, toplumdaki şaşkınlığı iyiden iyiye artırdı.
İyi de; devletin ilgili organlarının haberi yoksa; dinlemeyi kimler ve neden yapıyorlardı? Olayın kökünü başka güçlerde, hatta dışarıda mı aramalıyız?
Bu ve bu çerçevedeki sorular maalesef cevapsız kalmış durumda… İddialar ise halen gündemdeki yerini koruyor…


* * *

Muhalefet ateş püskürüyor. Baykal ve Bahçeli oldukça sert tepkiler verdiler.
Özellikle, Önder Sav’ın odasında yapılmış bir konuşmanın, bütün detaylarıyla, dinci bir gazetede yayınlanmasının ardından Baykal, ‘Dinlenme kayıtlarının İktidarın eline geçtiğini ve yandaş medyaya da sızdırıldığını ve bazen de bunların şantaj olarak kullanıldığını…’ söylemesi olayın boyutlarının çok geniş olduğunu görmemize yetti de arttı bile…
Devlet Bahçeli’den gelen tepki daha bir değişikti… Bahçeli, AKP ve Zihniyeti’nin ‘Korku Diktatörlüğü’ yaratma sevdası peşinde olduğunu dile getirerek, bunların, gayrı meşru yöntemlerle, devleti ve toplumu kuşattığını söyledi.
İçişleri eski bakanlarından Sadettin Tantan da; ‘Dinlemeler için Telekomünikasyon Merkezi kurulduğunu ve bunun Başbakanlık’a bağlı olduğunu’ açıkladı…
Tantan ayrıca, ‘AKP, hakkımda ne yaparsanız ensenizdeyiz mesajı veriyor. Bunu yaparken de; Devletin Teknolojik Gücü, Siyasi Güç olarak kullanılıyor…’ dedi. Arkasından da; ‘Hükümetin, dinlemeye karşı düzenleme ve denetim getirmekten özellikle kaçındığını…’ belirtti…

* * *

Geçen haftaki hareketliliğin önemli kısmını oluşturan ve Önder Sav’ın dinlendiği iddiasıyla bir anda gündemi sarsan Telekulak Konusu, bir hafta önce de; Anayasa Mahkemesi üyesi ve aynı zamanda da Yüce Mahkeme’nin Başkanvekili olan Osman Paksüt’ün izlenmesi ve dinlenmesi iddiasıyla bir parça gündemdeydi.
AKP ve Zihniyeti iktidarı buna itirazda bulundu ve Yüce Mahkeme Başkanvekili’nin dinlenmediğini ve de izlenmediğini söyleyerek, olaylardan haberlerinin olmadığını açıkladılar.
Ancak, baktılar ki; açıklamalar inandırıcı olamıyor, başka bir senaryo hazırlayıp kamuoyuna servis ettiler. Efendim, ‘…planlanan bir operasyon kapsamında bir suçlu izleniyormuş da; o esnada Osman Paksüt ve Eşi de tesadüfen oralardaymış…’ Gerekçeye bakar mısınız?
Biz de yuttuyduk!
Arkadaş, siz, çocuk mu kandırıyorsunuz?
Bu senaryo, tabii ki tutmadı. Olayın üzerinden henüz bir müddet zaman geçip de; Önder Sav’ın dinlendiği iddiası ortaya atılınca; işler daha da karıştı. Dolaysıyla AKP ve Zihniyeti de iyice madara oldu. İddialar karşısında sığınacakları hiçbir mazeretleri kalmadı… Tabii yeni bir senaryo daha üretilip, kamuoyuna servis edilmezse…
AKP ve Zihniyeti’nin beklenen senaryosu fazla gecikmedi. Haftanın son iş gününde Önder Sav’ın dinlenmesi iddiaları karşısında hazırlanan senaryo ortaya çıkarıldı. Açıklama, ‘…Önder Sav’ın, Vakit Gazetesi’yle yaptığı konuşma neticesinde, telefonunu açık unuttuğu…’ şeklinde sunuldu kamuoyuna.
Önder Sav da yaptığı son bir açıklamada; ‘…hükümetin bu açıklamasının gerçekle ilgisinin bulunmadığını, Telekom’un ellerinde olduğunu ve istedikleri gibi kendisinin Vakit Gazetesi’yle görüşmüş gibi gösterebileceklerini…’ söyledi… Vatandaşımızın kafası yine karıştırıldı. Zaten; amaç da bu değil miydi?
Kamuoyundaki mevcut inanca göre; iddia olunan dinleme ve izlemeler, hükümetin veya hükümetten birilerinin talimatıyla, yada bilgisi dahilinde, gizli bir takım güç veya güçler tarafından yapılıyor. Muhalefetin yorumu da böyle…

* * *

AKP ve Zihniyeti hükümeti, bana göre, yolun sonuna geldi. Deniz bitti. Geminin kumsala çıkması, hatta karayolunu bile geçip, tarlalara girmesi işten bile değil. Çünkü, hükümet gemisi ehil olmayan eller tarafından ve sorumsuzca yönetilmektedir.
Yolun sonu göründü. Başarısızlıkları örtmek için hukuk dışı yollara sapılıyor olması, en azından bu türden iddiaların ortaya atılması, hükümetin işinin bittiği anlamına gelir. Hükümet’in, kamuoyu çoğunluğunun güvenini yitirdiği anlamına da gelen bu iddiaların sonucu, genellikle siyasi hayatın kısalığı şeklinde sonuçlanır. Tarihte bunun bir çok örnekleri var…

* * *

Sıkıntı da bu noktada başlıyor. Muhalif anlayışın bunları dile getirmesi, AKP ve Zihniyeti hükümetinin tahammülsüzlüğünü ortaya çıkarmaya yetti.
Başta RTE olmak üzere, AKP ve Zihniyeti’nin bütün kurmaylarında bu tahammülsüzlük var. Hiçbir eleştiriye hoşgörü gösterilmiyor. Hemen agresifleşiyorlar.
Son günlerde ortaya çıkarılan dinleme ve izleme skandalları da; muhtemel ki bu tahammülsüzlüğün bir sonucudur diye düşünüyorum.
Ancak, bir kez daha ve altını çizerek söylüyorum ki; böylesine tahammülsüz ve hoşgörüden yoksun bir hükümetin, hukuk dışı yollara sapması iddiaları, sonlarının geldiğinin bir işaretidir. Siyası hayatlarının sonlarına yaklaştıklarının önemli bir göstergesidir…
Yargı ve Basın üzerinde yoğunlaşan baskı ve yıldırma-sindirme gayretleri de; sonun geldiğinin başka belirtileridir.
Benim görebildiklerimi, herhalde, AKP ve Zihniyeti kurmayları da görüyordur.
Ne diyelim?
Kendi düşen ağlamaz!
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
www.cengizonaltarakcioglu.com
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: