28 Mart 2008 Cuma
BATI’DAN SAÇMALIKLAR!
Türkiye’de, toplumsal anlamda en ufak bir kıpırdanma olduğunda; nedense ilk konuşanlar, hep Batı’nın uyanıkları ve sivri akıllıları olmaktadır. Atatürk’ün ebediyete intikalinin ardından zaman içinde ortaya çıkan bu gerçek, günümüzde daha da artarak varlığını sürdürmektedir…
Neden?
Cevabı oldukça basit; güçlü otoritelerin olmadığı yerde, elbette önüne gelen ileri-geri konuşacaktır.
Engelleyen mi var ki?
Daha dün sayılabilecek bir zamanda ABD Büyükelçisi’nin, sömürge valisi edasıyla yaptığı saçmalıkları ne çabuk unuttuk!
AB’NİN HER DAİM YAPTIĞI
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın, AKP’nin kapatılmasına ilişkin açtığı davanın ardından Batı’nın Delileri yine ötmeye başladılar…
-Almanya eski Başbakanı Schröder, sanki hiç kimse yokmuş da görev ona kalmış gibi, AKP’yi savunurken, Türk Yargısı’na ‘Onursuz!’ diye bir nitelemede bulunmuş…
-AB - Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Başkanı Lajendijk, AKP için hazırlanan İddianame için, ‘Yargı Darbesi’ demiş…
-İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı için, ‘Garabette Astronomik Yüksekliğe Ulaştı’ ifadesini kullanmış…
Şaşırdığımızı söylersek; yanlış olur. Doğrusunu isterseniz, bu çifte standartçılardan bundan başkası da beklenemezdi…
Bu denli pervasızlığın cesaretini nereden alıyorlar dersiniz?
Hiç fazla yorulmanıza gerek yok. AB’nin çok yüzlü üyelerinin sivri dillileri, ellerine geçen her imkanı oldukça iyi değerlendirerek, Türkiye üzerine oynanan önce bölüp, parçalamak ve sonra da yok etmek oyununun bütünü içindeki rollerinin gereğini yapma gayretindeler… Türkiye’deki siyasi otoriteden herhangi bir tepki gelmediğini de görünce; iyiden iyiye Gemi Azıya Alıyorlar…
Öncelikle, Türkiye’deki Atatürk Milliyetçiliği kavramını insanımızın ve özellikle de Gençlerimizin kafalarından söküp atmak için her yöntem ve yolu denemektedirler. Teröre ve bölücü hainlere verdikleri destek de bunun açık bir kanıtıdır.
ÜLKEYİ YÖNETMEK
AKP ve Zihniyeti iktidarı süresince, özellikle Atatürk dönemindeki Devlet Adamlığı örneğinin, bir nebzesini dahi görememiş olmanın verdiği üzüntüyü anlatmak, inanın oldukça zor.
Devlet Adamlığı ciddi bir iştir. Sorumluluğu büyüktür. Kararlı ve istikrarlı olmayı gerektirir. Devlet Adamı, güvenilir olmak zorundadır. Son zamanlarda böylesi kişiliklere rastlayamamak da; emperyalist gücün ne kadar başarılı olduğunun göstergesi değil midir?
Bizdeki politikacılar, üç-beş oy için çok şeyleri feda etmekten kaçınmadıkları, ayrıca; iktidar olabilmek için Bush’un iznini almayı maharet saydıkları sürece, bugün AB’nin pervasız ve densizleri, yarın bilmem kimin şaklabanları, içişlerimize de karışır, gerekirse daha da ileri gider… Kim ‘Dur’ diyecek ki! Sadece hamasi bir iki söz duyarsınız. O kadar! Bugünlere onu da eden yok ya!
Çünkü, hariçten atılan böylesi gazeller AKP ve Zihniyeti’nin ve dolaysıyla da RTE’nin oldukça işine gelmektedir. Böylesi baskılar, bir yerde Yargı’ya etki etmek anlamına gelir ki; bunu asla etik bulmuyoruz.
Elbette ki; bu sözlere Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin tepki göstermemesi de; maalesef devlet adamı onuru ve sorumluluğu ile bağdaşmayan bir davranıştır.
Söyledik ya; Ülke’yi yönetebilmek ciddi iştir.
YARGI’YA BASKI YAPILAMAZ!
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Laik, Demokratik, Çağdaş ve Sosyal Hukuk Devleti olduğu ve Hukukun Üstünlüğü ilkesini prensip edindiği tartışılamaz bir gerçektir. Ayrıca, Ulusal Devlet yapısı ve buna dayalı Üniter Devlet anlayışı da olmazsa olmazımızdır.
Bu temel esaslar ve değerler göz önünde bulundurulduğunda; hiç kimse ve/veya hiçbir gücün Yargı’yı baskı altına alma girişiminden yarar beklemesi düşünülemez bile… Böyle bir imkana da hiç kimse sahip değildir. Olamaz da!
Gerçek Demokrasilerde, Yargı’nın bağımsız ve tarafsız oluşu, belki bazı durumlarda kimilerinin işine gelmeyebilir. Tıpkı bugünlerde olduğu gibi Yargı’dan şikayetler olabilir. Ancak, böyle durumlarda, kanunların ve Anayasa’nın orasıyla, burasıyla oynama gayretlerine soyunarak, işin içinden sıyrılma çabalarının sonuçları çok vahim olabilir…
Devleti yönetme gücünü ellerinde bulunduranlar bu hassasiyete büyük özen göstermek zorundadır. Aksi halinde kantar’ın topuzu şaşar, -ki bu asla arzu edilmez- o zaman da pirincin taşını ayıklamak oldukça zor olur…
RTE’nin ve zamanla da AKP ve Zihniyeti kurmaylarının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı hakkında, AKP’yi kapatma amacıyla açtığı dava konusunda, seviyesiz sözler söylemeleri, sözü söyleyenin politikadaki ve toplumsal terbiyesinin düzeysizliğini gösterdiğini düşünüyorum. Her canı yanan böyle konuşamaz. Onun için, ilk adımlar atıldığında iyi düşünülmesi gerekirdi…
Unutulmamalı ki; ‘Hukuk Bir Gün Herkese Lazım Olacaktır!’.
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder