4 Mart 2008 Salı

HAİNLER TAMAM SIRA İŞBİRLİKÇİLERDE

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, 21 Şubat 2008 Perşembe günü saat 19.00’da Irak’ın Kuzeyi’nde yuvalanmış bölücü terör örgütüne yönelik olarak başlatılan kara harekatı, 29 Şubat 2008 günü, birliklerin geri çekilmeye başlamasıyla tamamlanmıştır.
8 gün süreyle ve kış şartlarında gerçekleştirilen ve Güneş Operasyonu adı verilen, Harekat’a katılan Mehmetçiklerimiz, tarihinde ilk kez bir kış harekatını başarılı bir şekilde gerçekleştirmiş ve hedeflere ulaşılmıştır.
Harekat esnasında Bölücü Teröre ve hainlere yapılan baskınlara ilişkin ayrıntılar, Genelkurmay Başkanlığı’nın, 29 Mart 2008 tarihinde resmi internet sitesine koyduğu Basın Açıklaması’nda açıklanmaktadır. Harekat süresince 240 hain bertaraf e3dilmiş, 24’ü asker ve 3’ü de geçici köy korucusu olmak üzere, maalesef 27 vatandaşımız da şehit olmuştur.

HAİNLER PERİŞAN
TSK’nın mükemmel zamanlamayla başlattığı harekat esnasında, konusunda oldukça iyi eğitilmiş Mehmetçiklerimiz, ilk etapta yandaşlarına ve gerek yurtiçi ve gerekse de yurtdışındaki işbirlikçilerine güçlü olduğu görüntüsünü vermeye çalışan Hainleri, birer ikişer inlerinden çıkararak, kaçmaya çalıştıkları yönlerde yakalayıp, tepelerine binmişlerdir. Direnmeleri para etmemiş, teslim olanlar dışındakiler, çeşitli uyarılara karşın direnince bertaraf edilmişlerdir.
Kışın bir Harekat beklentisinde olmayan ve bunun için de hazırlıksız yakalandığı her hallerinden anlaşılan Hainler’in, birbirlerinin yardım taleplerine, kendi durumlarının da iyi olmadığı, zorda bulundukları şeklinde cevap verdikleri telsiz konuşmalarından anlaşılıyor.
Vatanı için canını bile feda etmekten asla endişe duymayan Mehmetçiğin kararlı tutumu, Harekatın başarısındaki en önemli unsurların başında geliyor…

HAREKAT’IN SÜRESİ VE AMACI
Medya’da geniş yer bulan Harekat’la ilgili haberler konusunda, bir kısım yazar, çizer ve yorumcu kesiminden, her kafadan bir ses çıkıyor görüntüsüyle çatlak sesler geldiği duyulabilmektedir.
Ancak, düne kadar,
‘Kuzey Irak’taki boş ve kayalık arazideki irili ufaklı mağaralar boşuna bombalanıyor…’ diyen bir kısım insanlar, bugün Harekat’a övgü düzecek noktaya gelmişlerdir. Aynı manzara geçmişte, örneğin; 12 Eylül’de de yaşanmıştı… Hatırlarsınız! Bir-iki gün öncesine kadar şöyle-böyle laf edenler, olabildiğince çabuk çark etmişlerdi. Bugün de aynı davranış içinde oldukları, maalesef acı bir şekilde görülebilmektedir. Ne yaparsınız? Bunların da karakterleri böyle…
İşte bu zihniyet; harekat hakkında zaman telaffuz etmeye çalışıyor. Ama başaramayacaklar. Harekat’ın ne zaman biteceğinin kararı Sivil Otorite’ye aittir. Türk Silahlı Kuvvetleri de bu karara uymakla yükümlüdür. Sorumluluk, elbette ki kararı verene ait olacaktır…
Harekatın Amacı ise; Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılı olmak kaydıyla, bölücü terörü yok etmek ve hainleri temizleyerek, bir daha Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk İnsanı’na zarar vermesini tamamen engellemektir.

TALABANİ VE BARZANİ RAHATSIZ
Harekat’ın başlamasının ardından, uzaktan kumandalı olduğu konusunda kuşkumuz olmayan Talabani ve Barzani abuk-sabuk açıklamalarda bulundular. Kısaca ifade etmek gerekirse; Türk Askeri’nin Irak topraklarında bulunmasını neredeyse işgal amaçlı göstermeye bile cüret ettiler. Güçlerini nereden aldıklarını söylemeye gerek yok. Çünkü aynı zamanda İngiltere, Fransa gibi AB üyesi ülkeler başta olmak üzere, ABD’deki medya organları da Harekat’ı kınama noktasında ifadeler kullanıp, yazılar yazdılar. Başka davranmaları da beklenemezdi zaten…
Böylesi gerçekler ortada iken; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Talabani’yi Türkiye’ye resmen davet etti. O da kabul etmedi ve bunu dünya medyası önünde, çirkin bir yüz ifadesiyle, açıkladı. Ancak, bir müddet sonra Bağdat’a giden bir Türk Heyeti, görüşmeler arasında Cumhurbaşkanı’nın resmi davetini yineledi. Talabani efendi, bu sefer kabul etti… Ne acıdır ki; dünün Talabani’sine, adeta ‘Türkiye’ye gel…’ diye yalvarıldı. Hem de Cumhurbaşkanı tarafından…
Bunlardan cesaret aldığı belli olan Barzani çapulcusu da;
‘Sabrımızın da bir sınırı vardır. Gerekirse müdahalede bulunuruz…’ şeklinde açıklama yaptılar.
Ancak, şu gerçeğin farkında olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak isteriz:
Türk Ulusu olarak, Bölücü terörün ve Hainlerin bütün ihtiyaçları ABD ve onun bilgisi dahilinde hempaları tarafından karşılanmaktadır. Yakalanan hainlerden ele geçirilen silah ve mühimmatların büyük çoğunluğu, ya ABD yapımı, ya da ABD ordusuna ait silah ve teçhizatlardır. Az da olsa AB üyesi ülkelere ait silah ve teçhizatın bulunduğu da olmaktadır.

TELEVİZYON PROGRAMLARI VE KONUŞMACILAR
Bugünlerde televizyonlarda yapılan Harekat konusundaki programların hemen tamamındaki konuşmacıların çoğunluğunun, olayın bir Kürt sorunu olduğu ve çözümünün böyle olmaması gerektiği konusunda, neredeyse, ‘Hainlerin ağzıyla konuşuyorlar…’ dedirtecek şekilde sözler söylemeleri, nedense bizi pek şaşırtmıyor.
Öteden beri söylediğimiz; konunun bir Bölücü Terör sorunu olduğudur…! Türkiye’nin asla bir Kürt sorunu olmamıştır. Olması da mümkün gözükmemektedir. Mevcut Ulus Devlet yapımız ve Üniter Devlet anlayışımızda asla bir değişme veya sapma söz konusu değildir. Bu münasebetle;
‘Etnik Kimliklerin Özgürlüğü…’ gibi amaçlı çıkartılan hususların, hedeflerinin neler olduğunun bilinciyle hareket etme sağduyumuz hiç bir zaman da terk edilmeyecektir.
Programları yapanlar ile konuşmacıların bu hassas noktaları görmüyor olmaları veya ‘Harekatın bilmem kaçıncı günü. Her iki taraftan da şehitler var…’ gibi anlamlı, bir yerlere mesaj gönderir nitelikte ve kasıtlı ifadeler kullanarak, kitleleri tetikleme hevesinde gözükmeleri, toplumu gereksiz ve acı sonuçlara götürebilecek oldukça tehlikeli söylemlerdir… Türk Silahlı Kuvvetleri’ne gönderme yapılıyormuş gibi bir gayret içinde bulunulması, Türk Ulusu’nca asla itibar edilmeyecek hususlardır. Özellikle bunlara dikkat edilmesi gerektiği düşünülmektedir…
Ayrıca, Irak’ın Kuzeyi’ndeki planlanan harekatı başarıyla tamamlayıp, yurtiçindeki üslerine dönen TSK unsurlarının, dönüş tarihlerinin, bir rastlantı sonucu, ABD Savunma Bakanı’nın Türkiye’yi resmen ziyaret ettiği günün bir gün sonrasına denk gelmesi, özellikle işbirlikçi medya başta olmak üzere, bir kısım insanlarda büyük hareketlenme yaratıp, ‘Ordu ABD’nin Baskısıyla çekiliyor…’ gibi maalesef yakışıksız ve üzücü yorumların yapılmasına sebep olmuştur…
Halbuki, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, bundan öncekilerde olduğu gibi bu harekatı da; mükemmel bir planlama neticesinde gerçekleştirilmiş ve Harekata katılan birlikler planlanan sürenin sonunda, yurtiçindeki üslerine geri dönmüştür.
Buna karşın, esastan yoksun ve tamamen kulaktan dolma ve aslı astarı olmayan ifadelerin sarf edilmesi, toplumun önemli bir kesiminde ve dolaysıyla da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, öncelikle komuta kademesinde üzüntüye neden olmuştur. Bunun üzerine; Genelkurmay Başkanı, 3 Mart 2008 günü yaptığı bir Brifing’de; Harekatı ve üzerinde çokça spekülasyon yapılan Dönüş konusunu ayrıntılı bir dille anlatarak, kasıtlı ve taraflı olduğu bilinen ifadelerde bulunanlar için de; ‘Birliklerimiz’in, bir Dış baskı veya telkin sonucunda geri çekildiğini ispatlasınlar, üniformamı şimdi çıkarırım…’ şeklinde çok düşündürücü ve hepimizi oldukça üzen bir ifade kullanmıştır…
Türk Ulusu’yla Ordusu’nun arasında sarsılmaz bir güven tesis edilmiştir. Bunu defalarca yazdık. Gerekirse yine de yazarız. Bu güven duygusu asla zedelenmeye çalışılmamalıdır. Sarsılabileceğine ihtimal veremiyor olmakla birlikte; ola ki sarsılırsa; Türk Ulusu’nun Millet olma özelliklerinden birisi önemli bir hasar görmüş sayılır ki, asla arzu edilmez… Çünkü, Türk Ulusu Ordusu’yla bir bütündür…

İŞBİRLİKÇİLER’E DİKKAT
Geçmişte yaptığı konuşmalarında Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar BÜYÜKANIT’ın da sıkça değindiği üzere; Bölücü Terör ve Hainlerin, dış destekleri zaten bilinmekte ve açıkça da söylenmektedir. Ancak, yine sıkça dile getirilen içerideki İşbirlikçilerin durumu da çok büyük önem arz eden duruma gelmiştir. Terörle sadece silahlı olarak mücadele edilemeyeceği kesindir.
Bölücü terörün içerden gördüğü her türlü destek hemen kesilmeli ve bunu sağlayanlar hakkında yasal işlemlere tez elden başlanmalıdır. Eğer bu başarılamazsa; bu mücadele başarılmış sayılmaz. Bölücü terörün yok edilmesindeki en önemli hususların başında gelen içerdeki İşbirlikçiler hakkında gerekenin yapılmasında, başta İktidar ve siyasiler olmak üzere toplumun her bireyine düşen önemli sorumluluklar vardır. Hepimiz bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmek zorundayız.
Bu Vatan Bizim!
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: