13 Şubat 2008 Çarşamba

SAMİMİYETSİZLİK!

Bu haftayı da kısır türban tartışmalarıyla geçirdik. AKP ve Zihniyeti kurmayları, gerek Meclis’teki görüşmelerde, gerekse Meclis dışındaki söylemlerinde, tek noktadan yönetiliyormuşçasına, aynı tarz ve içerikli konuşmalar yaptılar.
Gösterilen tepkiler karşısında konuşma ihtiyacı duymalarının, kendilerini savunma yapmak zorunda hissetmelerinden kaynaklandığını düşünüyorum. Halen bir tereddüt içinde oldukları, söylemlerindeki ve RTE’nin açıklamalarındaki tutarsızlıklarla kendini gösteriyor.

* * *

Toplumun hemen bütün kesimi ayağa kalktı. Atatürk İlke ve Devrimleri’ne inanmış, Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne ve Kazanımları’na bağlı olanlar, AKP ve Zihniyeti hükümetini, ellerinden geldiğince ve yasaların öngördüğü çerçeve içinde uyarmaya çalışıyorlar.
Yargı Organları mensupları ve Yargıtay’ın yeni seçilen Başkanı’yla, seçimden önceki Başkan Vekili ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Anayasa Hukuku konusunda uzmanlaşmış bilim adamlarımız, Yasama’nın, gerekçesi ne olursa olsun , Yargı’yı etkileyemeyeceğini ısrarla söylüyor ve Laiklik İlkesi’nin, Yasama’nın değil, Yargı’nın teminatı altında olduğunun altını çiziyor.
Bu gerçeğe karşın, RTE’nin ve başında bulunduğu AKP ve Zihniyeti iktidarı cengaverlerinin ileri / geri konuşup, ortalığı toz duman ederek, kaos ortamından nasiplenme amaçlarında oldukları gözden kaçmıyor. Dolaysıyla da; davranış ve söylemlerinin tutarsızlığı ve inandırıcılıktan uzak oluşu bir kez daha sırıtıyor.

* * *

Hepimizin yakından bildiği gibi Türkiye’nin yığınla sorunu vardır. Sorunlar, her gün biraz daha katlanarak artmaktadır. Beş yılı aşkın bir süredir iktidarda bulunan AKP ve Zihniyeti iktidarının, söz konusu sorunları çözmek için herhangi bir projeleri olduğunu duymadığımız gibi, bugüne değin de ortaya böyle bir şey koyamadıkları bir gerçektir. Ortaya konulan ve çok önemli proje olduğu günler öncesinden, büyük iddialarla dillendirilen sıradan fikirler; uygulamaya konulduğunda çok kısa sürede fos çıkıyor. Buna bel bağlayanlar da; tabii ki hüsrana uğruyor. Başta sağlık ve eğitim olmak üzere bir çok örnek verilebilir…
Ama öylesine bir kesim var ki; onlar AKP ve Zihniyeti’nin yarattığı havuzdan besleniyorlar. Uydurma ihaleler, kağıt üzerinde kurulan ve Devlet denetiminden uzak olup, özel denetimlere tabii olan şirketler ve özellikle de oğulcuklara verilen krediler aracılığı ile nemalanarak Devlet imkanlarını sonuna kadar erittiler. Tabii, Devleti de bolca da borçlandırdılar…
Böylesi bir ortamda, dikkatleri başka yönlere çekmek zorunluluğu ihtiyacından türbanı yem olarak gündeme getirdiler. Türban, bu durumda, tam da onların hayal ettiğini yapar. O da bütün sorunların üzerine örtülen bir örtüdür…
Çünkü, muhtemelen yakın gelecekte yani bana göre 2008’in güz aylarında yapılacak Yerel Seçimler için gerçekleri halktan gizleme yöntemi bulunmuştur. O da türbandır… Görüldüğü gibi, RTE ve AKP ve Zihniyeti kurmaylarının, türban gibi dört elle sarıldıkları bir konuda bile samimi olmadıkları açıktır. Dertleri, ‘Üzüm Yemek Yerine, Bağcıyı Döğmek’ tir. Türk Ulusu bunu bir an evvel görmeli ve gereğini de yapmalıdır…

* * *

Gazetemiz’in manşetinde türban ve dolaysıyla da Laiklik konusu ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Ancak söylemek istediğim bir-iki husus daha var:
Bugünkü Anayasamız gereğince; türbana ilişkin Anayasa değişikliğinin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Sadece bir şeyler yapılıyormuş görüntüsü verilmeye çalışılmaktadır. Dışarıdan aldıkları destek ve tabii talimat ile seçmenden gelen oylar itibariyle de buna mecburlar. Zaten samimiyetsizlikleri de bunu doğrulamıyor mu?
Ayrıca, YÖK yasasının 17. maddesinin değiştirilip uygulamaya geçilmesi, Anayasamız’ın, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen temel ilkeleri itibariyle, bugünkü hukuk sistemi içinde mümkün olamaz. Hiç kimse ve hiçbir güç, kaynağı ve desteği ne olursa olsun, Atatürk İlke ve Devrimleri’nden herhangi birisini ortadan kaldıramaz! Yaptım diyen suç işler. Sorumluluğu kendisine ait olur.
Böylesi bir gerçek önümüzde dururken; Hukukun Üstünlüğü İlkesi’ni esas almış Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk İlke ve Devrimleri’nin ve Cumhuriyet’in Temel Değerleri’nin, bir inat uğruna yok edilmesine seyirci kalamaz. Bunu, en az, bizim kadar RTE de bilir. Hem de en iyisiyle bilir.
O halde bu çırpınışlar niçin?
Dedik ya; Samimiyetsizlik!
Bugüne değin olduğu gibi, bugün de yaptıklarında, söylediklerinde ve davranışlarında samimi değiller.
Olamazlar da!

Hiç yorum yok: