28 Şubat 2008 Perşembe

HAYATIN FOTOĞRAFI
Şubat ayının sonlarına doğru yaklaştığımız bu günlerde, RTE başta olmak üzere AKP ve Zihniyeti kurmaylarının efelenmelerinden geçilmiyor. Konuşmalarına baktığınızda; kendinizden şüphe etmeye başlıyorsunuz. Olmayanı, öyle bir varmış gibi sunuyorlar ki; bir müddet sonra, söyledikleri kendilerine bile inandırıcı geliyor.
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. Gözümüzün önünde olup / bitene baktığımızda; her şey gün gibi ortada…
Geçen hafta kar yağdı, başta büyük şehirler olmak üzere, hayat felç oldu. Daha ilk günde, Ankara-Konya, Sivas-Erzincan, Kayseri-Malatya gibi bazı illerin karayolu ulaşıma kapandı. Bunların dışındaki daha birçok ilin de yakın illerle olan bağlantı yollarını, yağan bu kadarcık kar ulaşıma kapamaya yetti. Büyük şehirlerde bile okullar bir-iki, hatta bir kısım yerlerde de üç gün tatil edildi. Sadece çocuklar bayram ediyor… Önemli sayıdaki illerin ilçeleriyle olan ve ilçelerin de köylerle olan bağlantı yollarının kapandığını, hastaların yollarda kaldığını, kurtarmaya giden ekiplerin de kara saplandıklarını henüz, taşımalı eğitim münasebetiyle okuluna gidemeyen, gidip de dönemeyen ve yollarda mahsur kalıp perişan olan öğrencilerin durumunu listeye eklemedim.
İstanbul’da yaşlı bir emekli vatandaşımız, sabahın erken saatinde evinden çıkmış ve buz üzerinde yürümeye çalışarak, emekli maaşını alacağı banka şubesinin önüne kadar gelmiş. Üç-dört saat kadar beklemiş, maaşını daha ne zaman alabileceğini bilemiyor, ümitsizce sıranın kendisine gelmesini bekliyor. Soğuktan elleri yüzü kıpkırmızı olmuş, titreyerek sırasındaki yerini muhafaza etmeye çalışıyor.
Doğalgazda büyük bir tehlikeyi daha savuşturmuşuz. Vananın başındaki görevli, birkaç gün daha kar yağmaya devam etseydi; doğalgazda büyük sıkıntı yaşanacağını söylüyor. Nedeni sorulduğunda; yeterli depoların henüz yapılmamış olduğunu söylüyor.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na, son durumdaki su rezervi sorulduğunda; yağan karın, barajlardaki doluluk oranında %30 civarında bir artış sağladığını, erime halinde de bunun 5-6 puan kadar artabileceğini ifade ediyor. Ankara’ya, 2007 yılının sonunda getirilecek olan Kızılırmak suyu ise; yılan hikayesine döndü. Ankaralılar’ın henüz ne zaman Kızılırmak suyunu kullanabilecekleri konusunda bilgi veren yok…
Hükümetin, her kesim üzerindeki baskıcı tavrı sürüyor. Son olarak, Ankara’daki Özelleştirme İdaresi binası önünde, Tekel’in satışını engellemek amacıyla, demokratik haklarını kullanarak gösteri yapan Tekel çalışanlarının üzerine, ısının -10 derece olduğu ortamda polis panzerlerinden öyle bir tazyikli su sıkılıyor ki; göstericiler suyun tazyikinden yerlerde yuvarlanıyor ve yaralananlar acilen ambulansa konulup, hastanelere kaldırılıyor. Polis’in, kısa bir süre önce Siirt’in Cizre ilçesinde, Türk Bayraklarını ayaklar altına alarak, bölücü örgütün elebaşı lehine gösteri yapanlara gösterdiği hoşgörüyü, masum dileklerini gösteriyle sunan Tekel çalışanlarına göstermemesi oldukça düşündürücü…
Mesut Barzani’nin, ‘Sabrın da bir sınırı vardır. Türkiye’nin topraklarımıza saldırıları devam ederse sessiz kalmayacağız’ sözleriyle tehdidi karşısında AKP ve Zihniyeti hükümetinden tek ses dahi çıkmıyor.
Hayret…! Korktunuz mu?
Bununla birlikte, Almanya’daki vatandaşlarımızın evleri, işyerleri ve araçları fanatik ırkçılar tarafından kundaklanıyor, yine Almanya’da polisten yardım isteyen bir Türk Vatandaşı, evine gelen polislerce karakola götürülüp, komaya sokuluncaya kadar dövülüyor RTE ve hükümetinden yine ses yok…
AB’ye üye olamamatan mı çekiniyorsunuz? Zaten, olamayacaksınız ki…! Boşuna uğraşıyorsunuz!
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yıl sonu %4 olarak açıklanan enflasyon hedefinin tutturulmasının mümkün olmadığını, ancak değiştirmeye korktuklarını açıklıyor. Bir yandan da; ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Arap ülkelerine para toplamaya, Arap Fonları’nın dikkatini Türkiye’ye çekmeye gidiyor…
Hastanelerdeki perişanlık ve ilaç alabilmek için özellikle yaşlı insanlarımızın çektikleri ise işin cabası…
Son gelişmeler iyiden iyiye acayip!
Kuzey Irak’a sınırlı kara harekatının başladığı günlerde ve 2008 yılının ilk olağan MGK Toplantısı’nın hemen ardından, Cumhurbaşkanı, 10 günü aşkın bir süredir, nedeni belirsiz olarak beklettiği türban serbestliği konusundaki Anayasa değişikliğini imzalıyor…
Aynı saatlerde, Atatürk Türkiyesi’nin Cumhurbaşkanı, Irak'ın Kuzey'inde bölücü terör örgütünün yuvalanmasına çanak tutan, teröristlere her türlü desteği verdiğini açıklamaktan çekinmeyen, düne kadar Diplomatik Türk Pasaportu taşıyan, bugün ise Türkiye hakkında ileri/geri konuşmaktan asla çekinmeyen ve de utanmayan Talabani denilen adamı, Cumhuriyet döneminin bütün teamüllerine aykırı olarak Ankara’ya davet ediyor…
Alınan cevap çok daha ilginç; Talabani, daveti elinin tersiyle itiyor ve dünya medyasının önüne çıkarak, daveti kabul etmediğini, çok çirkin bir yüz ifadesiyle açıklıyor…
Gerçekler, böylesine açık seçik ortada durur ve Türk Ulusu da bu şartlarda, başta onur olmak üzere, geçim ve hayatta kalma mücadelesi verirken; bunlar yetmiyormuş gibi; RTE, Grup Toplantısı’nda; ‘AKP ile bazı seçkinci zümrelerin barışık olmayışını anlamakta zorlanıyoruz. Herkesin de bizi kabullenme mecburiyeti yok…’ diyerek, toplumu böldüğünü bir kez daha dile getirmiştir.
Bütün bunlar karşısında; siz halen neyi başardığınızı söylemeye çalışıyorsunuz?
Hangi gelişmişlikten, kalkınmışlıktan, ekonominin iyiye gidişinden bahsediyorsunuz? Türkiye’nin dünyada ciddi bir itibar gördüğünü, Türk Ulusu’nun gözünün içine baka baka nasıl söyleyebiliyorsunuz?
Yoksa ayrı ülkelerde yaşıyoruz da bizim mi haberimiz yok? Olup bitenler ortada iken; nasıl mutlu bir Türkiye tablosu çizebiliyorsunuz?
Kabahat, sizden ziyade; size inananlarda…!
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’

conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: