20 Mayıs 2008 Salı

AKP VE ZİHNİYETİ’NDEN TESLİMİYET POLİTİKASI


Ortalık iyiden iyiye ısındı. Siyasette sert çıkışlar muhalefet kesimini daha da alevlendirirken; RTE ve başında bulunduğu AKP ve Zihniyeti dışa bağımlı siyasi anlayışlarından ve teslimiyetçi politikalarından vazgeçmiyorlar.
AB ile olan ilişkilerde son yaşanan krizlerden birisi de; Türkiye-AB Karma Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk’in, ‘Türkiye’nin İçişlerine Karışırız…’ şeklindeki sözlerinin neden olduğu ortamdır…
Muhalefet, aklı başına yeni gelmişçesine, bu sözlere sert tepki gösterirken; işbirlikçi medya fazla sesini çıkarmadı. Diğerleri, her zamanki sert ifadelerle yazsalar bile; bireysel tepkinin gücünün yetmeyeceği açık… Asıl olan da kitlesel tepkidir. Ancak; Türk Ulusu, halen henüz ayağa kalkabilmiş gibi görünmüyor…

SİZ, KİM OLUYORSUNUZ?
AB şarlatanları, hazır Türkiye’de bir işbirliği anlayışı yakalamışken; bunu olabildiğince iyi değerlendirmeye çalışıyorlar.
Buna, AKP ve Zihniyeti Hükümeti’nden, destek sayılabilecek manada sözler eklenince, başta O. Rhen ve J. Lagendijk olmak üzere; AB'nin şarlatanlarıyla baş edilemez oldu.
Avrupalılar, Türkiye için besledikleri ve yıllardır adeta bir kin haline getirdikleri duygularını açığa vurmaya başladılar. Yapılmak istenen oldukça açık ve net…
ABD’nin desteğiyle Irak’ın kuzeyinde yuvalandırılan bölücü terör ve hainleri kullanarak Türkiye’yi önce bölüp, parçalamak ve sonra da yok etmek istiyorlar. Bu amaçlarına ulaşmak için de Haçlı Siyaseti uyguluyorlar…
İnsan hakları ve demokrasi nutuklarının hepsi yalan ve aslı astarı olmayan söylemlerdir. İşin özünde, sömürmeye çalıştıkları milletleri uyutma, gözlerini boyama düşüncesi yatar.
Bunun ispatı için Avrupa Birliği üyelerine bir göz atmak yeter de artar bile… Neredeyse üyelerin yarısın a yakını Krallık İdaresi’yle yönetilmektedir. Adını esnek anlamlı kelimeler koyarak yumuşatmanın hiç gereği yok. Krallık krallıktır…
İşte bu üyelerin şarlatanları, tamamen Haçlı Siyaseti zihniyetiyle, Türkiye Cumhuriyeti gibi bir ülkeye, demokrasi ve insan hakları dersleri vermeye kalkışıyor. Kendi gözlerindeki çomakları görmüyor, bizim gözümüzde küçücük bir çöp varmış gibi kıyameti koparıyorlar…
Siz, kim oluyor ve de kendinizi ne sanıyorsunuz?
Ama, kabahatin büyüğü, Teslimiyetçi ve İşbirlikçi politika yapan AKP ve Zihniyeti iktidarında. Dolaysıyla da RTE’de…

RTE VE KURMAYLARI NELER SÖYLÜYOR?
İlk bakışta haksız sayılmazlar gibi görünüyor. Çünkü, RTE ve kurmayları, neredeyse açıktan destek veriyorlar.
RTE’nin, dış müdahaleyi savunur mahiyetteki ifadeleri ve özellikle de; ‘Siz, hem AB’ye katılım müzakereleri yürütecek, uyum çalışmaları yapacaksınız; hem de gelen değerlendirmeleri, -Siz kendi işinize bakın- diyerek karşılayacaksınız. Böyle bir çarpıklık olabilir mi?’ şeklindeki sözleri, düşündüğümü ve yazdıklarımı kanıtlayan ifadelerdi.
Ayrıca, malum Zihniyet’in kurmaylarının ettikleri sözlere bakar mısınız?
-Bülent Arınç, ‘Biz egemenliğimizden vazgeçmiyoruz. AB ile ortak egemenliğe karar vermiş durumdayız’, 24 Ekim 2004 tarihli açıklama…
-Murat Mercan, ‘AB’ye girdiğiniz zaman; anayasayı dolaysıyla da egemenliğin paylaşımını, fiili durum olarak kabul ediyorsunuz. Bunda bir sakınca yok…’, 4 Ekim 2004 tarihli açıklama…
-Cemil Çiçek, Adalet bakanı iken, ‘Anayasa’nın egemenlik ilkesi değişebilir…’
-M. Ali Şahin ise; Yargı Reformu Stratejisi Taslağı’nı, Yüksek Yargı Organları ile hukuk alanındaki bilim adamlarımızın görüşlerinden önce, AB’nin önüne serdi…
Açıklamalar hakkında yapılabilecek yorumu okurlara bırakmak en iyisi… Sadece şunu söylemekte yarar var; Türkiye bu malum Zihniyet tarafından yönetilmektedir…

BUNLARI ÇOK GÖRDÜK!
Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan buyana ve Türk Devrimi’ni idame ettirirken, bu ve benzeri işbirlikçi anlayışı gördü ve yaşadı. Acı tecrübeler bile olsa; işbirlikçilerin neler yapabileceğini, Türk Ulusu olarak geçmişte tecrübe ettik…
Mustafa Kemal Atatürk’ün, tarihimize altın harflerle işlenmiş o ünlü sözünü burada bir kez daha ifade etmekte yarar var:
‘-Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.’
Bu münasebetle; Türk Ulusu, artık ‘Vurdumduymaz Olmak’ lüksüne sahip değildir. Bir an evvel toparlanmalı ve ayağa kalkmalıdır.
‘Adamsendeciliğin’ hiç kimseye bir yararı yoktur. Olmayacaktır da!
Yarın çok geç olmadan, Birlik ve Beraberlik içinde, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE için gereken mücadeleyi vermek zorundayız!
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: