15 Mayıs 2008 Perşembe

GÜNEŞİ BALÇIKLA SIVAYAMAZSINIZ!


Günlük olayların karmaşıklığı herkeslerin başını döndürür bir noktaya ulaştı. Kimin ne yaptığı, kimi, neyi ve neden savunduğu, nereden ve nasıl kazandığı, ne kadar götürdüğü sokaktaki insanımızı pek ilgilendirmiyor görünüyor.
Vatandaşlarımız, geçinebilme derdinin girdabında dönenip duruyorlar. Siyasetçilerle uğraşan ve ilgilenen yok gibi. Çünkü, Türk Ulusu, siyasetçisine artık güvenmiyor. Bir kısım insanlarımız siyaset yapıyor görüntüsündeler. Ancak, görüldüğü kadarıyla boşuna kürek sallıyor gibiler…


***

Yıllardır dayatılan tüketim çılgınlığı alışkanlığı başarılı oldu sanırım. İnsanlarımızın kazançlarının böylesine düşük olmasına karşın Kart’la yapılan alış-verişler ile çekilen Krediler, hiçbirimizin beklemediği sonuçları koydu önümüze.
Kredi ve Kart borçlarının toplamı 100 milyar YTL’yi aşmış vaziyette…
Bu oldukça yüksek bir rakam. Nasıl ödeneceği de meçhul. Ancak sokaktaki insanlara baktığınızda; sanki televizyon ekranında oynayan bir yerli dizinin bir sahnesini seyrediyor gibi oluyorsunuz… Herkesin paçası düzgün. Düşkün kimseleri göremiyorsunuz…
Bu nasıl oluyor dersiniz?
Bir kısım insanlarımız, yeterince düşünmeden ve genelde medyanın etkilemesiyle yaşamayı tercih etmekteler. Beyinleri çalıştırıp bir şeyler öğrenerek fikir üretmek artık lüks geliyor. Okuma alışkanlığı maalesef yok. Kitap, Dergi ve ciddi anlamda Gazete okumalar yok denecek kadar azaldı. Futbol maçlarına gösterilen ilgi, Ülke’nin TAM BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ’ne gösterilmiyor… İstatistiklere bakıldığında; günlük gazeteler ile Kitap ve Dergi satış rakamlarının hızla düştüğü görülüyor.
Atatürkçü Düşünce ve Aydınlanma ile Türk Devrimi konusunda bir şeyler sormaya çalıştığınızda; aldığınız yanıt maalesef, Atatürk’ün çocukluğuna ilişkin yalan, yanlış bir iki kelimeden öteye geçemiyor.
Toplumun önemli bir kısmının ilgisinin gazetelerin magazin haberleriyle, kimin elinin kimin neresinde olduğunun belli olmadığı televizyon dizilerine yoğunlaştığını ve oralarda gösterildiği gibi bir hayata sahip olabilmek üzerine odaklandığını söylersem yanılmış olmam sanıyorum. Kültürsüzlüğün, maalesef yaşam kültürü olarak kabullenildiği, böylelikle de okumuyor olmanın ve doğal olarak oluşan cehaletin üzerinin örtülmek istendiği bir dönemden geçiyoruz.
Böyle olunca da; bu kitleyi Dini kullanarak uyutmak oldukça kolaylaşıyor. Aynen RTE ve başında bulunduğu AKP ve Zihniyeti hükümetinin yaptığı gibi…
Bu durumdan bir an evvel kurtulmak, sıyrılmak zorundayız.
İyi de bu nasıl olacak.

***

Tüketim çılgınlığı ve bunun doğal sonucu olan düşünmek yerine görerek, kolaycı yaşamı tercih etme, hatta Milli Mücadele Tarihi’ni kitaplardan okuyup öğrenmek yerine, para kazanabilme hırsıyla yazılmış ve çoğunluğu tarihsel gerçeklerden uzak senaryoların yansıtıldığı filmlerden öğrenilmeye çalışılması, kültürel yozlaşmışlığı beraberinde getirdi. Kültürel yozlaşmışlık da; ilk olarak, kısmi de olsa, ahlaki yozlaşmışlığı gündemimize oturttu. Bunun için fazla kafa yormaya gerek kalmadan şöyle bir etrafa bakıldığında her şey net olarak görülebilecektedir.
Kültürel yozlaşmışlığın ilk engellediği, kişideki Milli Hisler’dir. Milli Hisler’in törpülenmesi, bireyin milli değer ve duygularına uzaklaşması çöküşün başlangıcıdır ki; felaketler de bu noktada başlar…
Zamanla gazetelerin üçüncü sayfalarını dolduran ve hatta birinci sayfaya kadar ulaşan cinayet haberleri, insanın içini bulandırır boyutlardadır. Hele buna bir de; toplumun genel ahlaki değeriyle uyum sağlamayan magazin haberlerini eklediğinizde, ortalık iyiden iyiye vıcık vıcık bir görüntüyle doluyor… Hal böyle olunca da; ranta dayalı hırs önlenemez boyutlara çıkıyor…

***

Emperyalizm, bir ülkeyi sömürgeleştirmeye böyle başlar. Bu planını da olabildiğince zamana yayar ki; toplum uyanmadan oyuna rahat gelebilsin. Sonunda da Milli Hisleri körelmiş, Milli Tarihi’nden habersiz bir kitleyle yüz yüze gelirsiniz.
Tarihinden uzaklaşmış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esaslarını bilmeyen, Atatürk İlke ve Devrimleri’nden ve Cumhuriyet’in Temel Değerleri ile bugüne değin elde edilmiş Kazanımları’ndan habersiz bu kesim, çoğunlukla bizim hemen yakınlarımızda bulunan insanlardan oluşmaktadır. Aralarında, herhangi bir şekilde okuma başarısı gösterememiş, kendisini sokağın sözde gizemli girdabına kaptırmış olanlar da göze çarpar elbet… Bu vatandaşlarımızın da; bugüne değin topluma yeniden kazandırılması diye ciddi bir gayrete rastlanılamamıştır…
Ancak; nitelemeye çalıştıklarımın yanı sıra; tam aksi görüntü veren, kendini yetiştirmiş, kültürlü, eğitimli ve Türk Ulusu’na hizmet verebilmek için, çakı gibi hazır olan ve baktığınızda gözlerinin içi parlayan pırıl pırıl Anadolu insanını da göz ardı edemeyiz.
Her ne kadar sayıları az ve genellikle de iktidarlara muhalif olduklarından baskı altında tutulmak isteniyorlarsa da; Atatürk İlke ve Devrimleri’ne inanmış ve Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne özde bağlı olan bu kesim asla yok edilemez. Çünkü, onlar düşünmenin ve dolaysıyla bilmenin erdemini yakalamıştır.

***

Günümüz bu anlattıklarıma çok uygun düşüyor. Özellikle AKP ve Zihniyeti’nin uyguladığı teslimiyetçi politika, Atatürk Aydınlanması ve Türk Devrimi’ni bir an evvel öğrenebilme arzusunda ve gayretinde olan gençlerimizin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği, ‘Muasır Medeniyetler Düzeyine Ulaşması’ nın önündeki en büyük engeldir.
RTE ve başında bulunduğu AKP ve Zihniyeti hükümeti, her ne kadar Atatürk İlke ve Devrimleri’nin takipçisi olduğunu söylüyorsa da; takiyye yaptığı, ortaya koyduğu ve tam bir aydın ve aydınlık karşıtı uygulamalardan anlaşılıyor.
Amaçları ortada… Gençlerimizin kafalarında Atatürk ve O’na ait olan değerler oluşmamalı ve oluşmaya başlıyorsa da hemen engellenmelidir. Böylelikle emperyalizme daha iyi hizmet verilmiş ve ABD ve AB’nin talimatlarına uygun Teslimiyetçi Politika’nın gereği yapılmış olacaktır. Karşılığında da; Ilımlı İslam ideolojisi adı altında Dinci Yönetim yani Şeriat Devleti yerleştirilmesi sözü alındığı biliniyor…
Bu aynı zamanda; bir Karşı Devrim’in Ayak Sesleri anlamına gelmektedir…

***

Bütün mesele yetişmiş insan faktörüdür. Vatanını seven, Milleti’ne saygılı, Tarihini bilen insanlarımızın engellenmek istendiği açıkça ortada. Yapılmak istenenler, başka ad ve kılıflara uydurularak dayatılmaktadır. Yani, her daim takiyye yapılmaktadır…
Atatürk Gençliği olarak gelin bu oyunu bozalım. Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin tezgahını ortadan kaldıralım.
Bize dayatılan kültürel yozlaşmayı ve bunun yol açtığı kısmi de olsa ahlaki çöküntüyü, bilincimiz ve bilgimizden kaynaklanan fikirlerimizin aydınlığında boğalım.
Dinciliğe, bağnazlığa, yobazlığa, gericiliğe ve Atatürk Türkiyesi’ni Ortaçağın derinliklerine çekmek isteyenlerin, ortaya koydukları Bizans oyunlarına ‘Dur!’ diyelim.
El ele, kol kola ve omuz omuza olup, bir araya gelelim ve bu karanlık amaçlı Zihniyeti Aydınlığımızla yok edelim.
Atatürk İlke ve Devrimleri’ni kendisine rehber edinmiş, Akıl ve Bilim’in ışığında yürümeye çalışan Atatürk Gençliği’nin yok edilemeyeceğini ispatlayalım!
Onlara, ‘Güneşin Balçıkla Sıvanamayacağını’ gösterelim…
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com


Hiç yorum yok: