Ordumuz’un bölücü terörle mücadelesi amansız bir şekilde sürüyor. Son günlerde, Irak’ın kuzeyinde, bölücü terör örgütü ve hainlerin yeniden yuvalanmaya çalıştıkları sözde barınakları, savaş uçakları tarafından yerle bir edildi.
Diyarbakır’dan kalkan jetler, Kandil Dağı’na bomba yağdırdı. Kandil’in İran tarafında da isabetli atışlarla, ne kadar terörist ini varsa yok edildi. Adeta taş taş üstünde bırakılmadı.
Yabancı bir gazetecinin girdiği bölücü terör kamplarının, Türk Savaş Uçakları’nın bombalamasından sonra, yerle bir edilmiş görüntüleri, ajanslar tarafından bütün dünyaya servis edildi.
Bombalamalar sırasında, yüzlerce hainin bertaraf edildiği belirtiliyor.
Yakın zamana kadar, Güneydoğu’daki bazı illerimizde, gerek mayına basarak, gerekse hain pusularla birkaç askerimizin daha şehit verilmiş olması bardağı taşıran damla oldu adeta. Operasyonlara hız verildi.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki; bölücü terörle ve hainlerle olan mücadele, terör bitirilinceye ve son hain de bertaraf edilinceye kadar sürdürülecektir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu konudaki tartışılmaz kararlılığı her daim görülmektedir.
***
Ancak, olayın bir başka boyutu daha var.
Türkiye Cumhuriyeti, herhangi bir şekilde kendisini bir tehdit altında gördüğünde; ilgili Kurumların gerekeni yapması Anayasa’nın emridir. Burada bir sıkıntı yok…
Ama, böylesine operasyonların yapılmasına gerek kalmamış olması arzu edilendir.
Fakat bilinen bir gerçek var ki; son 25 yılda, 40 bin civarında vatandaşımızı, bölücü terör ve hainler yüzünden şehit verdik. Bu kolay dayanılabilecek bir durum değildir. Ocaklara ateş parçası gibi düşen acıları, ancak çeken ve yaşayanlar bilir.
Öte yandan, bu dönem içinde yapılmış olan harcamalar da oldukça yüksek meblağlara ulaşmıştır.
Bundan asla şikayetçi değiliz. Olmayız da!
Ayrıca, terörle mücadele sırasında, sebebi ne olursa olsun bölücü örgüte katılmış ve bundan da pişmanlık duymuş olmasına karşın, bölücü örgütün elinden kurtulma bulamamış gençlerimizin de bertaraf olmasına üzülmemek elde değil.
Bu noktada ailelere de büyük görevler düşmektedir. Anne babalar, çocuk sayılabilecek yaşta bölücü terör örgütünün ağına düşen evlatlarına sahip olmalılar. Bu çocukların, küçük menfaatleri karşılığı ve neyin ne olduğunu anlayamadan bölücü örgüt tarafından kandırılıp, birer suç makinesi olmalarına engel olunmalıdır…
***
Bütün olup/bitenlerin, Türkiye üzerine oynana bir oyun olduğu tartışılmaz gerçektir. Yapılmak istenen, Ulus Devlet anlayışımızın ve bu anlayışa dayalı Üniter Devlet yapımızın önce bölünüp, parçalanması ve sonra da yok edilmek istenmesidir…
ABD emperyalizminin desteği, AB’nin de kışkırtmasıyla ve de Talabani ve Barzani gibi çapulcuların aracılığı ile Irak’ın kuzeyinde yuvalanan bölücü terör örgütü ve hainler, kısa ve öz bir şekilde tanımlamak gerekirse; sözde, bölge insanının haklarını savunduklarını iddia ediyorlar.
Aslında bölgeye ne kadar zarar verdiklerini her fırsatta gizlemeye çalışıyorlar. Bunda, bir kısım siyasetçilerimizin de büyük payları olduğu inkar edilemez. Zaten bölücü örgütün siyasi uzantılarının Meclis’e kadar girdiği sıkça söylenmektedir…
Hatta, emperyalizmin yerli işbirlikçilerinin ve holding medyasının da sağladığı desteği unutmamak gerekir. Elbirliği içinde, Atatürk Türkiyesi üzerindeki oyunun figüranlığını yapıyorlar. Gözlerini menfaat hırsı öylesine kaplamış ki; ne büyük hata ettiklerini görmek dahi istemiyorlar.
Halbuki; hepimizin aynı gemide olduğu ve bu gemide bulunduğumuz sürece de birlikte ve barış içinde yaşamamız gerektiği tartışmasız bir gerçektir.
Gemi battığında; bundan hepimiz zarar göreceğiz. Eğer boğulacaksak; hep birlikte boğulacağız!
***
Bölücü terör örgütü ve hainlerle mücadele için harcanan yüksek miktardaki para ile Doğu ve Güneydoğu bölgelerimize neler yapılmazdı ki?
Yapılacak yatırımlardaki istihdam ve bu istihdamın bölgeye getireceği canlılığın kime ne zararı olurdu? Bilakis bölgenin kalkınmasında çok önemli hamle olacak adımlar olurdu…
Bütün bu düşünceler, dış kaynaklı karanlık güçlerin ve yerli işbirlikçilerinin işine gelmedi.
ABD’nin BOP projesinin devamı uğruna, bir kısım siyasetçiler de dahil olmak üzere, hainler ve işbirlikçilerin, bölgesindeki en önemli güç olarak gördükleri Türkiye’yi hedef seçmeleri boşuna değildi. Açıkça oyuna geldiler. Halen de geliyorlar!
Çok yazık!
Nazım’ın söylediği gibi, ‘Asya’dan gelip, bir kısrak başı gibi Akdeniz’e uzanmış bu topraklar üzerine yerleşmiş Türk Ulusu’, Anadolu’da huzur ve mutluluk içinde ömrünü devam ettirmeye kararlıydı. Halen de kararlıdır!.
Ancak, bundan rahatsız olanlar, bunu bölgedeki çıkarlarına aykırı görenler, işbirlikçi bulup, terör yaratmada başarılı oldular. Sonuçları çok acı bile olsa; maalesef kısmen de olsa başarılı oldular!
25 yılı aşkın bir süredir bölücü terör örgütü ve hainlerle olan mücadelemiz sürmektedir. Gerekirse daha da sürecektir.
Ama unutulmaması ve de göz ardı edilmemesi gereken tek gerçek;
‘Bu Vatan’ın Hepimizin’ olduğudur.
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder