7 Mayıs 2008 Çarşamba

RTE DEMOKRASİSİ

Devlet, gerekçesi ne olursa olsun, hangi haklı sebebe dayandığı iddia edilirse edilsin; vatandaşına asla şiddet uygulamaz! Uygulayamaz!

1 Mayıs Kutlamaları sorunlu başladı. İstanbul’da sabahın erken saatlerinde ve Şişli’deki DİSK Genel merkezi önünde toplanmaya çalışan vatandaşlarımıza, polis tarafından ve beklenmeyen sert müdahalede bulunuldu.
Günün ilerleyen saatlerinde insanlar toplanmaya başladıkça, polisin de sabrının tükendiği gözlendi. Toplanan kalabalığın üzerine önce basınçlı su ve zamanla da Biber Gazı sıkan polisler, henüz hiçbir tepki göstermemiş olan kalabalığın, sanki daha da bilenmesine yol açtı denilebilir…
BUGÜN, ÖNCEDEN KURGULANMIŞ
Hatırlanacağı üzere, RTE, 1 Mayıs konusundaki peşin hükmünü önceden belli etti. ‘Ayakların Baş Olduğu Yerde Kıyamet Kopar’ diye abuk-subuk bir söz sarf ederek, İşçilerimizin, yakınları ve de dostlarıyla birlikte, tıpkı dünyanın 150 civarında ülkesindeki meslekdaşlarının yaptığı gibi, Emeğin ve Emekçinin İşçi Bayramı Olarak kutlamak istediği 1 Mayıs Kutlamaları’na izin verilmeyeceği hakkındaki peşin görüş ve kararını dile getirmiş oldu.
AKP ve Zihniyeti hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’in açıklamaları da bu doğrultudaydı. Hükümet sözcüsü, her ne kadar soğukkanlı olunması ve provokatörlere imkan hazırlanmaması gibi bazı bildik sözler sıraladıysa bile; aslında 1Mayıs kutlamalarına sıcak bakmadıkları her hallerinden belli oluyordu.
RTE ve de hükümetinin görüşleri böylesine keskin olunca; İstanbul’daki Mülki Amir’den ne beklenir ki? O da; doğal olarak İşçilerin yasal temsilcileri sendika konfederasyonlarının taleplerinin aksine, Taksim Meydanı’nın, bu yılki kutlamalar için verilmeyeceğini sert bir dille söyledi.
İstanbul Valisi’nin zamanla yaptığı açıklamalarının dozu gittikçe arttı. Hatta, bir açıklamasında, polisin Orantılı Güç kullanacağını da söyledi.
Nihayet, 1 Mayıs sabahı polisin işçilere davranışında, önceden kararlaştırılmış ve kurgulanmış şekilde sert müdahalede bulunduğu açıkça görüldü. Üstelik Şişli’deki bir hastanenin önünde, denetimsiz ve oluşturabileceği tehlikeler hesaba katılmaksızın Biber Gazı sıkıldığı izlendi.
Anlaşılan o ki; polis aldığı emirleri harfiyen uygulamaya başlamıştı…
GEREKSİZ GERİLİM
Gerek sendikalar, gerekse hükümet kanadı, malum kutlamalara ilişkin ve iyi niyetle ortaya çıkılmış amaçları, gereksiz yere gerilime dönüştürdüler.
Sendikalar, elbette ki, Taksim Meydanı’nın tarihsel işlevi itibariyle, kutlamayı burada yapmak arzusunda ısrarlı oldular. Hükümet de buna karşın; RTE’den kaynaklandığına inandığımız, kabadayılık gösterisinde bulundu. Memurlarına da bu yolda emir verdiği artık kesinlik kazandı. Yoksa; İstanbul gibi bir kentin Valisi, bu denli sert ve tahrik edici konuşmaz, konuşamazdı…
Dünyanın büyük çoğunluğunda olduğu gibi, 1 Mayıs İşçi Bayramı Taksim Meydanı’nda kutlansaydı ne olurdu?
Bize göre hiçbir şey olmazdı. Tek kişinin dahi burnu kanamazdı…
Ama Vali Muammer Güler diyor ki; ‘İstihbarat bilgilerine göre, provokatif eylemler olabilir. Onun için Taksim Meydanı’nı tahsis edemeyiz…’.
Vali Güler’e bir sorumuz olacak;
-Provokatörlerin kışkırtıcı eylemler yapabileceğini öğrendinizse; kim ve nerede olduklarını da biliyor olmalısınız. Neden gidip, tek tek yakalamıyorsunuz?
-Televizyonlardan gördüğümüz kadarıyla; o kadar çok polisi Taksim Meydanı için bir araya toplayacağınıza; provokatörleri yakalamak için görevlendirsey-diniz; çok daha başarılı olur ve kesin sonuç alamaz mıydınız?
Ancak, amaçları Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs Kutlaması’na izin vermemekle, bir hınç ve öç alma gibi gözüküyor. Neyin hıncı ve öç’ü derseniz; çok basitçe söyleriz, Anayasa Mahkemesi’ne dava açmanın, Türbanı Üniversitelere sokmamanın, Laiklik konusunda arzu ettikleri tavizleri vermemenin, vb daha bir sürü olayı saymak mümkün…
KENDİLERİNE GÖRE DEMOKRASİ
RTE ve kurmayları, sıkıştıklarında Demokrasi nutuklarına sığınmaya çalışıyor. Genç kızlarımızın türbanlarıyla okullarına gidememenin demokrasiyle bağdaşmadığını söylüyorlar. İnançlarının gereğini yeterince yapamadıklarını iddia ettikleri bir kısım insanlarımızın demokratik haklarının çiğnendiğini sıkça dillendiriyorlar.
Efendiler!
Sizin ağzınızın dediğini kulağımız işitiyor mu? Demokrasinin en temel özgürlüklerine bile tahammül gösteremezken; daha neyin ve hangi demokratik hakların çiğnendiğini iddia ediyorsunuz?
Demokrasi, sizin kendi işinize geldiği gibi yorumlansın istiyorsanız; bunu açıkça söyleyin ki bilelim. Yoksa lafı sağa-sola dolandırıp, masum dileklerle 1 Mayıs Kutlamaları’na giden vatandaşlarınıza, düşman bir ülkenin vatandaşı muamelesi yapamazsınız. Ermeniler bile Türk Vatandaşları’na böyle eziyet etmemişlerdir. Böyle hükümet olamazsınız. Bu yaptıklarınızın adil olmadığını sizde biliyorsunuz!
Devlet, gerekçesi ne olursa olsun, hangi haklı sebebe dayandığı iddia edilirse edilsin; vatandaşına asla şiddet uygulamaz! Uygulayamaz!
Buna hakkınız yok!
Bugün hükümet olmanız, size bu hakkı asla vermez! Hükümet olmanın ve bir devleti yönetmeye kalkmanın olmazsa olmazlarından bazıları:
-Hoşgörü sahibi olmak,
-Vatandaşa eziyet etmek yerine; hizmet anlayışından asla sapmamak,
-İnsanlara düşüncelerinden ve bunu dile getirmelerinden dolayı eziyet etmemek,
gibi sıralanabilecek hususlardır… Bir de sizin, demokrasi adına, yaptıklarınıza bakın!
Henüz devlete karşı herhangi bir eylemde bulunmamış bu vatandaşlarımızın suçu neydi de; üzerlerine tazyikli su ve de Biber Gazı sıkılarak ceza verilmek istenmiştir? RTE’nin kendi kafasına göre uydurduğu saçma-sapan düşüncelerin, uluslararası anlamda bilinen şekli ve tanımıyla, demokrasiyle uzaktan, yakından ilgisi olamaz!
Bu yapılanlar, ancak bir hınç ve öç duygusunun ürünü olabilir. Artık bundan kuşkumuz yok!
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: