AB’den gelen ve aile terbiyesinden bile yoksun olduğu her hal ve tavrından belli olan Komisyon Başkanı küstah Jose Manuel Barroso’nun yapmadığı saygısızlık, söylemediği saçmalık kalmadı.
Dünün çapulcuları, AKP ve Zihniyeti iktidarının şımartması neticesinde; kendilerini, sömürgelerinden birini teftişe gitmiş görevli zannederek Ankara’yı ziyaret ettiler.
Barroso denilen zavallı, ailesinden terbiye görmediği gibi; maalesef bu yaşına dek, yetiştiği toplum da ona hiçbir şeyler verememiş. Belki de; kapasitesi yetmediği için alamadı… Kim bilir?
Ankara’da mevcut siyasi iktidar tarafından büyük ilgi ve itibar gösterilen Barroso düzenbazı, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli’den yeterince yüz bulamayınca; soluğu DTP Başkanı Ahmet Türk’ün yanına sığınmakla almış… Bu zavallılardan başka da ne beklenir ki?
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Dünya milletlerinin önünde saygıyla eğildiği ve çoğunlukla da her daim manevi anısına bile saygı gösterdikleri Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi huzurunda eli cebinde durmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde abuk-subuk sözler söylemek, bu kendini bir şey zannedenlerin hadlerine mi düşmüş?
Ama ne yaparsınız ki; şu an Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, maalesef RTE ve başında bulunduğu AKP ve Zihniyeti iktidarı yönetmektedir. Bunların da ellerinin, AB’nin şarlatanlarına mahkum olduğu artık gözden kaçmıyor.
Cumhurbaşkanı bile, siyasi bir kişilik olduğu dönemde AB’ye etmediğini bırakmazken; bugün neredeyse övgüler düzme yarışına girmiş durumda…
Bu konularla ilgili o kadar çok yazdım ve söyledim ki; burada daha fazla yazmaksızın, sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün, konuya ilişkin olduğuna inandığım, sözlerine yer vereceğim:
‘Tam Bağımsızlık denildiği zaman siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel vs her hususta tam bağımsızlık, tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksun kalması demektir(1919).’
……….
‘Efendiler!
Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye, tam tersine, gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanmıştır. Artık vaziyeti düzeltmek için; mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi.
Halbuki; hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle ve planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!(1922)’
……….
‘Yalnızca bilimsel ve insani amaçlarla ülkemizde çalışmakla beraber; ruhlarında saklı bulunan Hıristiyanlık duygusu nedeniyle, hemen tümüyle Hıristiyan azınlıklarla meşgul olmak ve onlara, Müslüman kitlelerden ayrılmak arzusunu aşılamak amacında olanların faaliyetlerine serbestçe devam etmelerine Hükümetimizce izin verildiği taktirde; Müslüman olan ve olmayan tüm vatandaşlarına karşı pek ağır bir sorumluluk yükü altına girilmiş olunacaktır.
Bu nedenledir ki; Amerikalılar tarafından örnek çiftlikler ve benzeri kuruluşlar kurulup, buralarda kendi uyruğumuzdaki binlerce çocuğumuzun Türk Hükümet ve Milleti’ne karşı düşmanca duygularla dolu olarak yetişmelerine izin veremeyiz!’(1922).
……….
'Bir Devlet ki; fazla olarak yabancılar üzerinde yargı hakkını uygulamaktan yoksundur, böyle bir devlete Bağımsız denemez!’(1923).
Mustafa Kemal Atatürk, yukarıdaki sözlerinin, kendisinin 14 Eylül 1919 tarihinde İrade-i Milliye olarak kurup, daha sonra, 10 Ocak 1920’de Hakimiyet-i Milliye ve 1934 yılında da ULUS adını alan Gazete’de; gün gelecek ve yazılmak zorunda kalacak olmasını bilseydi; herhalde fazlasıyla üzülürdü…
Bundan sonrasının yorumu sizlerindir…
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com
15 Nisan 2008 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder