9 Nisan 2008 Çarşamba

YARGI TEHDİT EDİLEMEZ, BASKI YAPILAMAZ!


AKP’nin kapatılması davasının ardından ileri-geri konuşmalar yapıldı. Halen de yapılıyor. Özellikle AKP ve Zihniyetli mahreçli bu konuşmalar, zamanla hakaret noktasına ulaşıyor ki; Yargıtay başsavcılığı, yazılı açıklama gereğini duydu…
BAŞSAVCI UYARIYOR
Kapatma davası, bir kısım insanlarda sıkıntılara yol açtı.
Kim bu hazımsızlar?
Gayet basit, hemen söyleyelim;
Siyaseti, ‘Öç Alma’ psikolojisi üzerinden yapmaya çalışanlar. En küçük bir eleştiriye dahi tahammül gösteremeyenler. Kendilerini sadece doğru yapanlar, başkalarını da daima yanlış yapanlar olarak değerlendirenler….
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, kapatma davası açılmasının ardından, eleştirilerin ağır ifadelere dönüştüğünü ve bu nedenle de; olaya sebebiyet verenler hakkında yasal yollara başvurulacağını duyurdu.
Başsavcı tarafından yapılan açıklamada; ‘Bazı yazılı ve görsel basında, davaların içeriğini daraltan veya genişleten bir biçimde, Cumhuriyet Başsavcılığımız’a izafeten yapılan haberler ile bu haberlere dayalı yorumlar, Başsavcılığımız’ca kabul görmemektedir. Siyasi partiler hakkında açılan kapatma davaları nedeniyle eleştiri sınırı dışında kalan, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve tehdit içeren veya yargılama sürecini etkileme niteliğinde bulunan söz ve yazılar ile ilgili olarak adli yargı mercilerince gerekli yasal işlemlerin yapılacağı muhakkaktır.’ denildi.
YARGI’YA TEHDİT VE BASKI…
Cumhuriyet Dönemi’nin, özellikle son 70 yıllık döneminde, siyasi iktidarların Yargı’yla hep sorunları olmuştur. En azından, tarihçilerimiz tarihin yapraklarına böyle kayıt düşmüşler…
İyi ama; Neden?
Açıklayalım efendim:
Çok partili döneme geçişten itibaren, siyasal gücü ellerinde bulunduranlar, bir şekilde Yargı’yı önlerindeki en önemli engelleyici güç olarak görmüşlerdir. Yargı’nın sağlam temellere dayanan esaslarını, tam anlamıyla siyasallaştırmayı başaramayınca; çeşitli yöntemlerle etkileme gayretlerinde bulunmuşlar. Hatta, Yargı dışında güç oluşturma yönüne gidilmiş ve kısmen başarılı olunmaya da başlanmıştır. Buna en somut örnek 1960’lı yıllara gelinirken, DP iktidarınca kurulan ve sınırsız yetkilerle donatılan ‘Tahkikat Komisyonları’ dır…
Daha sonraki dönemlerde; yüksek yargı organları üyelerini denetimi altına almak isteyen siyasi iktidarlar, bu taleplerinin karşısında Anayasa’yı görünce; bu sefer de Anayasa üzerinde oynamaya başlamışlar. Son günlere AKP ve Zihniyeti iktidarının yapmak istedikleri de buna iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Bunların dışında, milletvekili dokunulmazlığına sığınıp da; gerek Anayasa, gerekse kanunlar hakkında ileri-geri konuşanlar, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın halen Adalet Bakanı tarafından yürütülmesine göz yumanlar ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın HSYK üzerindeki etkisini ortadan kaldırmayanlar, Yargı’nın siyasallaştırılmasından doğrudan sorumludurlar.
Görüldüğü gibi, siyasal iktidarların en çok uğraştıkları, başlarını ağrıtan konu Yargı’dır. Çünkü, Yargı’nın Anayasa’dan aldığı gücü, Siyasi İktidarların ihtiraslarının önüne geçebilecek tek iradedir. Hukuk’un üstünlüğünün anlamı da budur…
Bu gerçeklere karşın, bazı aklı kıt olanların, sözüm ona, herhangi bir mağduriyetleri esnasında, ileri-geri konuşmaları ve söylemlerinde kantarın topuzunu kaçırmaları, eleştiri dozunu ayarlayamayıp, işi hakarete vardırmaları, asla yapılmaması gereken hususlardır.
Sebebi ne olursa olsun; Tehdit ve Baskı, Yargı Sistemi’nde asla olmamalıdır…
ULEMA’YA HAVALE
Yargı’nın bu gücünden rahatsız olanların özlemlerinin Mecelle Hukuku olduğu öteden beri bilinmektedir. Gerek Danıştay’a yapılan silahlı saldırı neticesinde bir Danıştay Üyesi’nin şehit edilmesi ve gerekse son gelişmeler çerçevesinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na, hakarete varırcasına eliştirilerde bulunulması, hazımsızlığın ve ‘Öç Alma’ üzerine oturtulmak istenen siyasi zihniyetin bir işaretidir.
RTE bile hazımsızlığı teyit etmiş ve türbanla ilgili bir söyleminde, öfkesine hakim olamayarak, Yargı mensuplarının konu hakkındaki görüşleri için, ‘Efendi! O Senin işin değil. Onu Ulema’ya sormak gerekir…’ şeklinde bir ifade kullanmıştır.
HUKUK’UN ÜSTÜNLÜĞÜ İLKESİ
Çağdaş Toplumlar’ın olmazsa olmazı; Hukuk’un Üstünlüğü İlkesi’dir. Siyaset yapanların bu gerçeği görmezden gelmesi kabullenilebilecek bir olgu değildir.
Her canı isteyen ve işine öylesi gelen, hukukla oynayamaz. Böylesi keyfi uygulamaların bedelini toplumlar çok ağır olarak öderler…
Demokrasinin erdemleri, asla zor olan şeyler değildir. Zor olan onu kabullenip, sindirebilmek ve ona göre iktidar olmaktır…
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: