7 Nisan 2008 Pazartesi

ÇIKIŞ YOLU

AKP ve Zihniyeti şoku atlatamadı. Bu, kurmaylarının her davranışında açıkça görülüyor. Agresif bir havaya büründüler. Ortadaki sıkıntının başkaları tarafından başlarına getirildiğine inanmışlar bir kere. Kendilerini bu düşünceden kurtaramadıkları için, olup/biteni hazmedemiyorlar. Halen yaptıklarının farkında değiller. Çünkü, dünyaya, kendilerince doğru sandıkları, farklı bir pencereden bakıyorlar…


***


RTE, davanın açılmasının ardından dile getirdiği ilk söylemlerinde, güya eleştirinin dozunu yumuşatmaya çalışıyor ve her sözünün ardından, ‘Herhalde bu da laikliğe aykırı değildir…’ diyerek, Yargı’a gönderme yaparak, bir hiciv yaratıyordu. Ardından daha sert söylemler söylenmeye başladı. Bir yandan da; AKP ve Zihniyeti kurmayları, farklı yöntem arayışlarında olduklarına dair ifadeler kullandılar…
Geçen haftaki Grup Toplantısı’nda Erdoğan, söz konusu davaya atıfta bulunarak, ‘Siyaseti zayıflatma gayretleri, sadece millete zarar vermez, aynı zamanda devleti de zaafa uğratır…’ diye bir ifade kullandı. Ardından da; ‘Biz AKP olarak hiçbir zaman kişisel bir dava, bir mesele üzerinde durmadık, durmayacağız. Bizim için mesele Türkiye meselesidir…’ dedi.
Toplantı’nın ardından basın mensuplarınca sorulan bir soruya, ‘Anayasa değişikliği hazırlık aşamasında…’ şeklinde verdiği cevap dikkatlerden kaçmadı…


***


RTE’nin siyasetine içinde bulunduğu sürece, Öç Alma Siyaseti güttüğü ve bundan bir türlü vazgeçemediği bilinmektedir. Her ne kadar inkar ediliyorsa da; bu tavır maalesef her konuşmasında kendini açıkça göstermektedir. Öfkesinden bir türlü sıyrılamıyor. Bir Devlet Adamı’nda olması gereken hoşgörüye asla sahip olamadı. Olabileceğini de pek sanmıyorum… Dava’nın açılmasının ardından, aydınlar, yurtseverler ve muhalif medya üzerinde uyguladıkları baskı, bunun açık delilidir.
Şimdi de; Anayasa’da, siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması konusunda çalışmaları başlattıklarını söylüyor. Eğer buna Meclis’ten destek bulamazlarsa; Referandum’a gidilebileceği şeklindeki sözler de kurmaylarından gelmektedir…
Dikkat edilirse; nerede hata yapıyor olduklarını sorgulayacakları yerde; halen ‘İnadım İnat’ dayatmasından vazgeçmiyorlar. İnatlaşmak ve Öç Almak hırsıyla öylesine dolular ki; asıl hata da bu noktada başlıyor…
Diyelim ki; Anayasa’yı bir kez daha değiştirip, Siyasi Partilerin kapatılmasını zorlaştırdılar. Bunun da Anayasa Mahkemesi’ne götürüleceği kesin. Öyle sanıyorum ki; Anayasa Mahkemesi böyle bir talebi de uygun görmeyecektir…
Bu durumda, Türk Ulusu yine gerilime ve kaosa sürüklenecek, Çağdaş ve Laik Cumhuriyet yanlıları ile karşı olanlar olarak nitelendirdikleri arasındaki çizgiler iyice netleşecektir…
Buna ne gerek var?
Anlatamazsınız ki!
‘Hani sizin meseleniz Türkiye meselesi idi…?’ Yoksa bu ifadeden kastınız; ‘Türkiye’yi Dini Esaslara Dayalı bir Devlet haline getirmek miydi?


***


Anayasa değişikliği çalışmalarına başlamışlar… Meclis’ten Anayasa değişikliğine destek bulamazlarsa; -ki MHP, bundan böyle AKP ve Zihniyeti’yle asla herhangi bir ortak gayret içinde bulunmayacağını açıkladı. DTP de; RTE’nin beklediği desteği vermeyeceklerini söyledi- Referandum’a gideceklermiş…
22 Temmuz seçiminde aldıkları %47 oya güveniyorlar. Halbuki; bu oran üzerindeki tartışmalar, henüz sağlıklı bir şekilde sonuçlanmış değil. Bir kısım insanlar, sayımlarda yapılan bilgisayar hileleriyle, AKP ve Zihniyeti’nin, her seçim bölgesinde, %25 hazır oyla sayıma başladığını öne sürüyor. Yapılan itirazlara Yüksek Seçim Kurulu’ndan gelen ve oldukça kuru bir açıklama ise; ‘Durumu incelettirdik, herhangi bir hata söz konusu değil…’ şeklinde.
Bilindiği gibi; YSK kararları mahkemeye götürülemiyor…
Ayrıca, 2007’nin temmuz sıcağında, Fakir Fukara’ya destek adı altında ve devletin imkanları heba edilerek dağıtılan kömür ve gıda paketleri de daha unutulmuş değil… Sözün kısası; Referandum’dan yeni bir ‘Evet’ çıkmasının; toplumdaki kasıtlı olarak yaratılmış bölünmeyi daha da körükleyebileceğini düşünüyorum.


***


Aklın yolu birdir… Bulduklarını söyledikleri bütün Çıkış Yolları sağlıklı değil. Dolaysıyla RTE’nin ve başında bulunduğu AKP ve Zihniyeti’nin de samimi olmadıkları, bir kez daha kendini gösteriyor. Bu kadar alavere/dalavereye gerek yok...
Yapılacak iş çok basit!
RTE, eğer samimi olduğu iddiasında ise; bu dolambaçlı yollardan vazgeçecek ve Atatürk İlke ve Devrimleri ile Cumhuriyet’in Temel Değerleri’ne özde bağlı olduğunu açıklayacaktır. Takkiyye yapmayacak ve samimi olduğunu gösterecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak buna mecburdur zaten…
Türk Ulusu’nu gerilime sokup, kaosa sürüklemek yerine; toplumu hoşgörüyle kucaklayacak ve herkesin Başbakanı olacaktır.
Tek çıkış yolu budur…!
CENGİZ ÖNAL ‘TARAKÇIOĞLU’
conal@ulusgazetesi.com
cengizonal.tarakcioglu@gmail.com

Hiç yorum yok: